Christmas temali Chicago

Bugun Christmas burada. Benim ilk Christmas'im gavur ellerinde. Burada kaldigim surede ilk kez her yerin kapali oldugunu goruyorum. Herkese tatil olan nadir gunlerden biri bugun. Dun aksam hristiyanlar icin onemliydi. Hz. Isa'nin dogumunun arefesi. Dini torenlerin cogu dun aksam yapilmakta. Christmas'in arefe gecesi Christmas gununden daha onemli onlar icin. Bizim yerel radyoda dun ve bugun sadece koral ilahiler calindi.



Benim en sevdigim kisim heryerin isiklarla suslenmesi bu donemde. Cogu Christmas gelenegi gibi bu da Alman kokenli bir gelenek. 6 Aralik-24 Aralik arasi İsa'nin dogumunun oncesi İsa'nin isigini sembolize eden mumlar yakiliyormus evlerde, Isa'nin gelisini bereketli bir bahceyle(garden of eve) ozdeslestirmek icin cam agaclari isiklarla, kurabiye ve meyvelerle suslenmekteymis. Diger hristiyan ulkeler de Alman geleneklerinden etkilenip cam agaclarini isikla suslemeye baslamislar. Isikli cam agaclarini gormek icin Almanya'ya veya baska bir hristiyan ulkeye gitmeye gerek yok. Sagolsun Turk halkimizin evleri de artikli isiklarla susleniyor, evlerde isikli cam agaclari bulunmakta. Bu kadar din tabanli bir rituelin hic sorgulanmadan ozumsenmesine karsiyim dogrusu. Nereye kadar Amerikan filmlerinde gordugumuz gibi yasayacagiz bilemiyorum.


Her neyse ben bu Christmas oncesini Chicago'da gecirdim(Yukaridaki foto sehrin ortasindaki unlu kahve cekirdeginden, benim icinde oldugum tek foto ). Chicago bizim buraya 4 saat araba mesafesinde. Bu kadar kisa mesafe olmasina ragmen baska bir iklim hukum surmekte orada. Burada hava 15 derece civariysa orada -20 civari oluyor. Bu mevsimde hava 3:30-4 civari karariyor. Sehrin isiklari hep yaniyor. Nedense metrodan inip sehre ilk adim attigimda kendimi Ankara'da hissettim. Yuzumde bir gulumseme peydah oldu. Sokaklarda yuruyen insan gormek bile sevindiriyor insani. Metroda kitap ve gazete okuyan insanlar vardi. Benim sehirde boyle seyler gormek imkansiz. Tiyatrolari, muzikalleri, baleleri, muzeleri, her kosesindeki jaz ve blues barlari ile kulturel bir sehir Chicago. Ilk kez Amerika'da bir sehri yasanabilecek sehirler kategorime koydum.
Chicago Christmas mevsimine Findikkiran temasiyla hazirlanmis. Her magazada, sehrin her kosesinde yukaridaki oyuncagin resimleri, maketleri var. Bilmeyenler icin Findikkiran: bir Christmas aksamini bir cocuk gozunden anlatan bir bale. Bir kiza oyuncak findikkiran hediye edilir Christmas gecesinde. Kiz da bir anda uykuya dalar. Findikkiran dahil diger oyuncaklar canlanir ruyasinda. Balenin sonunda kiz uykusundan uyanir. Her Christmas zamani Ankara dahil cogu dunya sehrinde bu bale sergilenmekte. Tabii ki Chicago'da da. Ben baleyi izlerken bu findikkiran neymis diye cok dusunmustum. Bizim gunluk olarak kullandigimiz findik veya ceviz kiracaginin neden bir oyuncak olarak hediye edildigini de anlamamistim. Chicago'da Almanya'nin Nuremberg Christmas cadirlarina ozenilerek kurulan alani gezerken elime alip inceledim aleti. Arkasinda bir cubuk yardimi ile agzini aciyoruz aletin, agza bir findik koyup, cubuk yardimiyla agzi kapatiyoruz. Boylece findigi kirmis oluyoruz:) Bu da genel kultur bilgisi olsun size. Sehrin en buyuk alisveris merkezlerinden Macy vitrinlerine bu sene Findikkiran balesinin sekanslarini koymus. Her pencerede balenin farkli bir bolumu anlatilmis. Hareketli kuklalar var her pencerede. Cocuklarin favori mekanlarindan biri olmus Macy'nin onu. Asagidaki kare Macy'nin onunden.

Sehrin sokaklarinin tum agaclari isiklarla suslenmis. Her yil bu donem oldugu gibi. Gece fotografciligi icin cok uygun bir mekan. Benim tripodum olmadigindan pek sahane seyler cikmadi ortaya. Yine de agac temali iki kare asagida.




4 muzeye gittim Chicago'da. Field Museum: Tabiat tarihi muzesi. Doldurulmus her turden hayvan ve farkli bitkilerin birebir modelleri vardi. Ozellikle doldurulmus kus bolumu gorulmeye deger. Mumyalar, dinazorlar klasik, her tabiat muzesinde var zaten. Washington Dc'deki Tabiat muzesi buradan daha kapsamli ve daha zevkli diyebilirim. Bir baska muze: Art Institute. Burada en sevdigim kose minyatur evler kosesi oldu. Dunyanin fakli koselerinden oturma odalarinin minyatur modelleri. Kucuk bir isikli kutuya minyatur masalar, sandalyeler, koltuklar, piyanolar, ve binlerce minyatur esya yerlestirilmis. Bu muzede bol sayida Van Gogh, Monet, Manet, Picasso, Gaugin sergilenmekte. Cok sayida bilinen eserin orjinali var. Eserlerin gerceklerindeki firca dokunuslari, boya kalinliklarini gormek guzeldi. Bu muzede en sevdigim parca Picasso'nun Old Guitarist'i oldu. Daha once gordugumu hatirlamiyorum. Salona girince ben buradayim diye bagiran bir eser.

Contempory Art Museum: Her modern sanatlar muzesi gibi ilgincti. Tarif edilemez nesneler, sekiller. Ama en ilginc eser sevisen bir cift oldu. Bir sergi salonunda bir cift sevisiyor. Ilk once bakmamaya calistim, sevisenlere saygi geregi:) Sonra sevismelerinin modern bir dans oldugunu anlayip seyretmeye basladim. Sanirim aklimda kalan tek eser bu oldu. Bu muzenin merdivenleri eserlerden cok daha hostu benim icin. Merdivenden bir ornek asagida.

Son olarak sehrin tam gobeginde bulunan buz pateni pistinden bir goruntu koyup bitireyim. Chicago'da yapilacak en ucuz(kayak kiralama 2.5 dolar) ve en zevkli seylerden biri Millenium park'ta kaymak sanirim.

Temmuzda olacak bir sonraki Chicago gezime kadar Chicago'dan bu kadar.

sahipsiz bisiklet

Dun tasinan sevgili komsucugumdan sahipsiz bir bisiklet kaldi geriye. Cok boynu bukuk duruyor sahibi olmadan...

Bisikletin sahibinin favori sarkilarindan birini koyayim: A Doodling Song



Bati yakasina sevgiler...

Schopenhaur Tedavisi: Bugunu Yasama Arzusu


Irvin Yalom'un "Nietzsche Agladiginda" tadinda bir kitabi. Iki kitap arasinda acayip benzerlik var. Ama bunda Arthur Schopenhaur'un kisilestirilmesi biraz sonuk. Nietzsche Agladiginda filozofi daha bir insanlasmisti. Yasadigi ask, kisisel sorunlari ve kitabin sonunda okuyucuyu sasirtan aglamasi ile Nietzsche 'yi bir filozof olmanin yannda bir insan olarak da sevmistim. Ama bu kitapta, Schopenhaur biraz havada kalmis, belki cok fazla kaynak bulamadi yazar onunla ilgili. Sadece annesiyle olan yazismalardan ve yazmis oldugu kitaplardan alintilar yapmis.


Schopenhaur(yukaridaki resimde) ozellikle Nietzsche dahil bircok filozofun esinlendigi, kotumser bir filozof. Ozellikle varolus anlaminda guzel calismalari var. Kimseyi pek takmiyor. Kimsenin onun hakkinda dusundugune onem vermiyor. Insan iliskilerinde her zaman belli bir mesafeyi korumayi, hic kimseye guvenmemeyi ilke edinmis. Hayatinda hic arkadasi, dostu olmamis biri. Bununla birlikte cok guclu bir filozaf. Her ne kadar insanlari onemsemese de normal insanlarin anlayabilecegi bir uslupla kitaplarini yazmis.

Irvin Yalom'un bu kitabina gelecek olursam, bir grup terapisinin cevresinde donuyor. Grup insanlarla iliskilerinde sorun yasayan 7 kisiden olusmakta. Grubun en baskin uyesi, insanlardan kopuk bir sekilde yasayan Philip, cinsel bagimlilik problemine, zamaninda Schopenhaur'in felsefesini ozumseyip sonra onun yasam tarzinin icsellestirerek care buluyor. Bir de Schopenhaur'un da benzer bir cinsel bagimliligi oldugunu ogrenince kendini ona daha yakin hissediyor. Grupta konusulan sorunlara unlu filozoflarin ozellikle Epiktetos, Nietzche ve ozellikle Schopenhaur'in felsefelerinden faydalanarak yorum getiriyor.


Kitapta bir bolum Schopenhaur ile ilgili olurken onu izleyen bolum grup terapisinde konusulanlardan olusmakta. Her bolum ise Schopenhaur'in bir aforizmasi ile basliyor. Schopenhaur kisimlarinda pek bir edebilik yok dogrusu, ama grup terapisi kisimlari cok canli ve insan hepsini bir cirpida okuyup bitirmek istiyor. Kitapta sevmedigim bir nokta kendini tekrarlayan yapisi. Benzer mesajlari tekrar tekrar veriyor. En fazla tekrarladigi mesaj ise: "Ne gecmis, ne gelecek aslolan su andir.", "Yasam'dan once ne isek olumden sonra da o olucagiz.", "Ne kadar cok bagin varsa o kadar cok aci cekersin.", "Baskalarinin senin hakkinda dusunduklerine cok yogunlasma. Ne olduguna kendin karar ver." Hepsi de demesi kolay yapmasi zor seyler.

Kitabin orijinal kapak tasarimini da Turkce'ye cevrilmis halindeki kapak tasarimini da sevdim. O yuzden ikisini de koyuyorum bloguma.

Kitaptan sevdigim birkac bolumu burada aktarayim.
"Nietzsche 'nin verdigi mesaja gore, hayatimizi oyle yasamaliydik ki, ayni hayati sonsuza dek yasamak isteyelim."

"Nietzsche bir keresinde bir inek ile insan arasindaki en buyuk farkin inegin nasil var olacagini, gelecegin korkularini ve gecmisin yukunu tasimadan, icinde bulundugu mutlu anda herhangi bir kaygi -yani korku- duymaksizin nasil yasayacagini bilmesi oldugunu yazmistir. Ama biz talihsiz insanlar gecmis ve gelecegin o kadar etkisi altindayizdir ki, su anda kisaca geziniriz. Cocuklugumuzun altin gunlerini neden hep ozlemle anariz, biliyor musunuz? Nietzche bunun nedenini, o gunlerin kaygisiz gunler, agir, aci veren anilarla, gecmisin copleriyle yere cokmeden onceki gunler olmasina baglar."

"Sizin icin savasmalari icin baskalarina guvenirseniz kendi kas sisteminiz dumura ugrar."

Bir de Schopenhaur'un sevdigim aforizmalarini soyle. Aslinda daha da vardi da, bu kadarini koyabiliyorum.

"Aldigimiz her nefes bizi surekli etkisi altinda oldugumuz olume dogru ceker."

"Insan buyuk bir hayretle, binlerce yillik varolmayistan sonra birdenbire varoldugunu gorur; bir sure yasar; ve sonra yeniden yok olmasi gereken ayni oranda uzun bir zaman gelir."

"Eger hayata kucuk ayrintilariyla bakacak olursak, ne kadar gulunc gorunur. Mikroskopta gorulen bir su damlasi gibidir, tek hucrelilerle kaynayan tek bir damla. Telasla kosusturup mucadele etmelerine nasil guleriz. Ister bu su damlasinda isterse insan hayatinin kucuk suresi icinde olsun bu korkunc etkinlikler komik bir etki yaratiyor."

"Insan basta hic mutlu degildir, ama butun hayatini kendisini mutlu edecegi sandigi bir seyin pesinde cabalayarak gecirir, nadiren amacina ulasir, ulastiginda da yalnizca dus kirikligiyla karsilasir, sonunda bir enkaz gibidir ve limana direkleri ve donanimlalari yok olmus bir sekilde gelir. Ondan sonra da mutluluk ya da mutsuzluk aynidir; cunku hayati icine bulundugu her dakika yok olan andan fazlasi degildir ve simdi de sona ermektedir."

"Yetenek baskalarinin ulasamadigi hedefi vuran nisanci gibidir; dahi ise baskalarinin goremedigi bir hedefi vuran bir nisanci."

"Dusmaninin bilmemesi gerekeni dostuna soyleme."

"Insanlarin olduklari gibi olmalarina izin vermek olmadiklari seyi kabul etmekten iyidir."

Sonuc: Her ne kadar Irvin Yalom'un Nietzsche Agladindaki basarisindan oturu yazdigi anlasilan bir kitabini da okusak, zevkli bir surecti. Bir de grup terapisinin akiciligi ile en fazla 3 gunde bitiriyorsunuz kitabi. Felsefe ve piskoloji'yi sevenlere tavsiye olunur.

bir fotografci

Genelde cicek fotorgraflari ceken bir fotografci: Robert Creamer. Genelde cicek duzenlemeleri yapip onlarin fotograflarini cekiyor. Yani tam benlik diyemecegim. Ama renk duzenlemeleri goze hos gozukuyor. Hoslandigim birkac fotografini koyayim.

Fairchild Jade

Prominent Lily


Iris


5 Bells

coffee and cigarettes

Hic kahveyle sigarayi birlikte denemedim. Herhalde omur boyu da denemeyecegim. Ama sigara icenlere gore, bal kaymaga, simit caya ne kadar yakisirsa sigara da kahveye o kadar yakisiyor. Jim Jarmusch da, bir masa etrafinda kahve icip sigara tutturme esasina dayali kisa filmler koyuyor filmine.

Tum filmlerin ortak yani bir masanin basinda sohbet esnasinda icilen cay ve ya kahve. Mekan genelde bir restoran veya bir kafe. Masa genelde dama kareli. Tum aktorler kendi adlari ile oynamis filmlerde. Konusmalar bazen cok anlamli bazen ise cok anlamsiz. Filmlerin hepsi cok guzel degil ama hepsinde Jim Jarmusch tadi var. Yani siradisi.

Kisa filmler arasinda ben "Cousins?" adli su filmi begendim.



En son kisa filmde ise soyle bir diyalogdan sonra
" I feel so divorced from the world. I've lost touch with the world....Do you know that song by Mahler, "I've Lost Track of the World"?
B: No.
T: It's one of the most beautiful, saddest songs ever written. I can, I can, I can almost hear it now... "

Mahler'in "Ich bin der Welt abhanden gekommen" parcasi caliyor. Bu da gorulesi kisa filmlerden.