Kral Kelebekleri

Ozellikle iki hafta once, sehrimizin konuklari vardi. Her bir yerlerde kral (monarch) kelebekleri gorulmekteydi. Turuncu kocaman kanatlari ile bir cicekten digerine konuyor, azicik soluklanip belki yumurtalarini ciceklerin yapraklarina birakiyorlardi.


Kral kelebekleri bilim adamlarinin sirrina vakif olamadigi bir tur kelebek. Her yil Kanada'dan Meksika'ya goc ediyorlar. Neredeyse 3000 ile 5000 km'lik bir yolu kucucuk bedenleri i ile nasil gittikleri, yonlerini nasil bulduklari muallakta. Yumurtalari bilim adamlari farkli yerlere tasisa da kelebekler yine Meksika'nin yolunu tutuyorlar.

Gecenlerde bu kelebeklerle ilgili bir belgesel izledim. PBS'in bir belgeseli. Su adres'ten izlenebilir. Kanada'dan cikip Meksiya'ya ulasana kadar karsilastiklari zorluklari anlatiyor belgesel. Bu yorucu gocten sonra Meksika'nin gunes alan agaclik bir bolgesinde aylarca dinlenmeleri ve gunese dogru kanatlarini acarak enerji depolamalari ve bu dinlenme surecinden sonra tekrar Kanada'ya dogru yola cikmalari anlatilmakta. Surada'da daha kisa bir video izlenebilir gocleri ile ilgili.

Bu arada uc dort hafta sonra Kaliforniya'nin Pacific Grove bolgesinde cok daha yogun bir sekilde bu kelebekleri gorebilirim eger kismet olursa.

Klimt

Ben bu yaz Viyana'da bol bol Klimt resmi gordum.Unlu opucuk resmi Belvedere sarayinda cam bir fanusun icinde sergilenmekte. Sanirim altin yaldizli bir boya kullanmis Klimt bu eserinde. Resim gun isiginda isiltilar saciyor etrafa. Normalde de severdim bu resmi ama gercegi pek bir buyulu imis.


Bu resimde Klimt kendini ve esini resmetmis. Iste kendisi ve esi. (Bu aralar blogger tum fotograflarimi yan ceviriyor. Sinir bir durum. )
Klimt'in cogu resmini Belvedere sarayinda ve sehrin muze bolgesinde yer alan Leopald muzesinde gorebildim.

Bu Leopald muzesini gezmek cok hosuma gitti. Sadece Klimt degil diger Avusturyali ressamlardan(Ego Schiele veya Segal) da eserler var. Yalniz Viyena'da muzeler cok pahali. 26 yas ustu kocamis ogrencilere de indirim yok, cok cok ayip. Oysa baska yerlerde indirimden faydanlanmistim. Bir de ogrenciyseniz ve baska bir ulkeyi ziyaret edeceksiniz, uluslararasi ogrenci karti siddetle tavsiye edilir. Hem bu tur indirimler hem de saglik sigortasi veriyor kart. Pek faideli.

Isvicre'den kisa kisa

Bloguma bir can vereyim. Uzun zamandir yazamadim buraya cesitli nedenlerden dolayi. Sonunda iste geldim buradayim.

Gecen hafta bir konferans icin Isvicre'ye gitmistim. Alp daglarinda Les Diablerets denilen bir kasabada duzenlendi konferans. Soyle bir manzaranin ortasinda kos kos konferans salonunda oturmak ne kadar aciydi anlatamam.


Yine de elimden geldigi kadar doga yuruyusu yaptim ve fotograf cektim. Insanlarin asagi yukari ekonomik anlamda esit oldugu utopik bir ulke Isvicre. Kaldigim sure icinde bir tane fakir veya evsiz insan gormedim. Ayni zamanda farkli irklar arasinda da bir esitlik var. ABD'de farkli irklarin yasam sekilleri ve ekonomik gelir seviyeleri cok farkliyken Isvicre'de boyle bir ayrim hissedilmiyor.


Kaldigim yer Alp daglarinda idi. Bazi daglarda buzullar var. Gormeyi cok istememe ragmen sis sebebiyle cikamadim buzullara. Artik bir dahaki sefere.

Daglarda hava cok degisken gunluk guneslik bir gunde aniden kara kara bulutlar geliyor ve saganak yagmur oluyor, daha sonra yine gunes ve mavilikler kapliyor gokyuzunu.


Doga yuruyusu yaparken can sesleri duyuyorsunuz. Bu sesler otlanan ineklerin can sesleri. Insanin kendini Heidi sanmamasi olasi degil .



Bu guzelim Alp daglarindan sonra ilk once Montro'ye gittim. Montro gol kenarinda sevimli bir sehir. Ulkenin dillere destan satosu (Le Chateau de Chillon) bu sehirde. Satonun ici kucuk bir kasaba gibi. Bahcesi, farkli binalari, bodrumu hos. Satoda nice sair, yazar kalmis ve kitaplarini bu huzurlu, gol kenarindaki satoda yazmis.


Montro'nun gol kenarinda yesil mi yesil bir yurume parki var. Cok huzurlu bir parkur kesinlikle.



Montro'den sonra rotami baskent Bern'e cevirdim. Bern'de Almanca konusulmakta. Kisacik Almanya tecrubemden meger ne kadar cok Almanca kelime ogrenmisim. Ozellikle yazilari anlamakta pek zorluk cekmedim. Bern ulkenin sanat ve kultur baskenti de ayni zamanda. Einstein Bern'de yasamis. Dolayisiyla onun adina bir muze var. Sehrin tam ortasinda bir saat kulesi var. Zaten Iscivre saat cenneti. Her kosede saat var. Hatta bir tane de saat muzesi vardi, gitmeyi cok istedim ama zamansizliktan gidemedim. Bern'de cok fazla zaman harcamadan Nachatuel adli tarihi bir kasabaya gittim. Isvire'de en begendigim kasaba oldu kendisi.



Bu kasabanin gorulmeye deger bir satosu var. Su anda hukumet binasi olarak kullaniliyor. Duvarlari yerel antika saatlerle kapli. Hos bir sato kesinlikle. Bu kucuk kasaba da gol kenarinda. Gol cok temiz, suyun dibini gorebiliyorsunuz. Yazin herkes buraya yuzmeye gidiyormus.

Son olarak Lozan'a gittim.Bir cumartesi sabahi oldugu icin, sehrin meydanina pazar kurulmustu.Avrupa'nin cumartesi sabah pazarlarinda dolasmaya bayiliyorum. Sehrin genel profili hakkinda hic caba gostermeden fikir sahibi olunuyor.

Lozan'i Bern'e oranla daha cok sevdim. Leman(Ceneve) golu kenarinda kurulu bir kent. Tarihi cok eskilere dayaniyor. Avrupa'nin en eski katedrallerinden biri var.Katedralin icindeki tas heykeller sanat derslerine konu olabilir.

Katedralin cok yakininda bir tarih muzesi var. Sehrin gecmisine ait bir muze. Orta cagdaki yasam tarzi, gundelik esyalar, sehrin savaslardan kurtulma cabasi, farkli muzik aletleri gorulebilir muzede. Hic ziyaretcisi olmamasina cok uzuldim. Gezmesi cok zevkli bir muzeydi. Lozan cok canli bir sehir. Oyle plansiz gitseniz de sehirdeki aktivitelerle kolayca saatleriniz geciyor. Mesela cumartesi ogledne sonra bir muzik festivaline denk geldim.

Lozan'da aklim kalarak istemeye istemeye hava limanina gittim. Sanirim Isvicre'de yasarsam Lozan'da yasamak isterim. Tarihi, dogasi, sanati buyuleyiciydi.

Isvicre'ye ait son birkac soz: Hic bu kadar pahali bir ulke gormedim. Kislik bir manto bir-bucuk milyar civari. Insanlar cok sik giyiniyorlar ve buram buram pahali parfum kokuyorlar. Yemek de cok pahali her yerde. En ucuz ogle yemegi 50 milyon civari. Sanirim dunyanin en pahali ulkelerinden. Tren sistemi muthis gelismis. Heryere trenle cok fazla beklemeden gidilebiliyor. Ama yarim saatlik tren yolculugu 50 milyon civari. Kesinlikle tren pass'i almakta fayda var. Dunyanin en iyi peynir ureticisi. O kadar cok peynir yedim ki, vucudum peynir gibi kokmaya basladi. Markette en ucuz urun cikolata. En kalitesiz cikolatasi bile muthis lezzetli. Ogrenci karti ile bazi muzelere girmek bedava. Fransizca, Almanca ve Italyanca ulkenin farkli bolgelerinde konusuluyor. Insan ister istemez birden fazla dil konusmak mecburiyetinde. Uzun zaman sonra tekrar bir dil ogrenme istegi dogdu icimde. Baska da ruya gibi bir ulke.Cok yasanasi ama pahaliligindan dolayi korkulup kacilasi.

iyi bayramlar

Genelde bayram sabahlari icimde bir sevinc olur. Cok uzaklarda tek basima da olsam yine de sabah cicilerimi giyer, guzel bir kahvalti ederim. Turk kahvesi yaparim, lokum yerim, limon kolonyasini burnuma cekerim. Bugun bayram erken kalkin sarkisini mirildanirim. Sonra ailemi aramaya calisirim, telefonlar dusmez genelde. Ama eninde sonunda onlarla konusurum. Bu bayram hic sevinc yok icimde, buruk bir bayram benim icin.

"Sevdiklerinizle nice mutlu bayramlara" cumlesi ne kadar klise de olsa da, bu basit dilegi derinden hissederek sevdiklerinizle nice mutlu bayramlar diliyorum. Bayram sevinciniz yureginizden eksik olmasin dileyim Big Picture'in dunyanin her bir yerinden derlerdigi su Ramazan fotograflari ile.