sevda her yasta

Su fotografi birkac yil once, bir acik hava konserinde cekmistim. Bu cifti muzik karsisinda dayanamayip kalkip dans etmeleri ile hatirliyorum.


Bu fotografta:
-Adamin kadinin gozlerine yan gozle bakmasini
-Kadinin bakildiginin farkindaligini ve o anin mutlulugunu gulumsemesiyle gostermesini seviyorum.

Monterey Yollarinda

Bu yil o kadar cok gittim ki Kuzey Kaliforniya'ya ve San Francisco cevresine. Artik tamamen o bolgenin kurdu oldum. Subat ayinda gittigimde Monterey'e dogru yola cikmistik. O zamanlar bahar coktan gelmisti o bolgeye.

Daglar yesillenmis, cicekler acmisti coktan.
Otobanda gittigimiz icin haydi saga cekip iki fotograf cekeyim pek mumkun degildi. Bir de otobanda giderken belli bir hizin altina dusmek yasak. Biz yasak dinlemedik. En sag seritte 50 km hizla miy miy gittik Monterey'e. Ben yol boyu devamli denklansore bastim.




Tabii arabadan fotograf cekince netlik pek saglayamadim. Bir de kara bulutlarin arasindan gunes bir kendini gosteriyor, bir saklaniyordu. Hem arabada olup hem bu degisen isik degerleriyle mucadale ederken gercek goruntunun guzelliginin onda birini bile yakalayamadım.




Keske otobanda degil de baska bir tenha yolda karsima ciksaydi bu muhtesem manzaralar. Ben de her 5 dakikada bir mola vererekten binlerce fotograf cekseydim. Bu yesil, daglarin, ciceklerin tadini cikarsam doya doya. Ama gercek hayatta bunlar hep hayal kaliyor iste. Bana da hafif flu bu goruntulerle teselli bulmak kaliyor.



Temple Grandin ve Otizm

Cok uzun zamandir izledigim en guzel filmlerden biriydi: Temple Grandin'in hayat oykusu. Temple Grandin otistik biri. Otizm(autism) buralarda cok fazla duydugum bir hastalik. Cok fazla arastirma yapilmakta uzerine ABD'de, bizim bolumde bir hoca yuzbinlerce dolarlik projeler almakta otizmli hastalarin beyin MR'larini incelemek uzere. Bu kadar cokca duydugum bir hastalik olmasina ragmen, ne tur bir hastalik oldugu tam kafamda canlanmamisti. Bu film sagolsun otizm ile ilgili tum merak ettigim hususlari giderdi.


Otizm, cocukluk doneimde kendini gosteren bir hastalik. Cocuktaki bir yetenegin cok fazla gelismis olmasi ama diger yeteneklerin gelismis olmamasi demek. Mesela kimi cocukta gorsel yetenek fazla olurken sozel yetenek cok zayif olabiliyormus. Ya da bazilarinda sesler cok guclu oluyormus, bazilarinda sozel bilgiler guclu oluyormus. Cogu hasta, insanlarla iletisimde zorlaniyor, sinir krizleri ve panik ataklar geciriyormus. Eskiden otizmin ruhsal bir hastalik olduguna inaniliyormus. Sebebinin de anne-babanin bebegi anne karnindayken ihmal etmesi veya istememesi diye dusunuluyormus. 1980'lerde otizmin biyolojik bir hastalik oldugu kanitlanmis. Ozellikle MR gibi goruntuleme teknikleri ile otistik insanlarin beyinlerinin farkli oldugu kanitlanmis. Beynin farkli kisimlari normalden daha buyukken diger kisimlari kucuk olabiliyormus ya da bolumler arasi iletisimler zayif olabiliyormus.


Filmde gorsel algilari cok guclu olan, konusmayi cok gec ogrenen, insanlarin kendisine dokunmasini istemeyen genc bir kiz var. Cok zeki bir kiz. Normal insanlarin goremedigi detaylari otistik zihni ile gormekte. Yazlarini, teyzesinin ciftliginde gecirmekte. Hayvanlarla cok ilgili, ozellikle buyuk bas hayvanlarla. Tum hayvanlarla normal insanlarin kuramadigi bir iletisime gecebiliyor. Kendini insandan ziyade bir hayvan olarak nitelendiyor, konusmasi zayif diger duyulari guclu oldugu icin. Bilimle de cok ilgili. Gittigi lisenin fen bilgisi ogretmeni, onun yasamini degistiriyor. Ogretmen eskiden NASA'da calisan bir bilim adami. Temple'in farkli calisan beyninin avantajlarini gosteriyor ona ve cevresine. Mesela lisedeyken, Temple illuzyon odasini kendi basina kuruyor.



Temple, konusmakta ve insanlarla iletisim kurmakta cok zorlandigi halde master ve doktora yapiyor Arizona State'de, hayvan davranislari ile ilgili. Su anda da Colorado Universitesinde profesor. Otistik biri olarak cok siradisi bir yasami var.


Master tezinde, hayvanlarin huzurlu oldugunda daireler cizdigini gozlemliyor. Huzurluyken cikardiklari seslerle, huzursuzken cikardiklari sesleri inceliyor. Hayvanlarin daha iyi sartlarda daha huzurlu yasamalarini saglamak icin cesitli duzenekler gelistiriyor. Mesela, hayvanlarin ilaclanmasi hayvanlari cok streslendiriyor. Bu stresi azaltmak icin dongusel bir yurume yolu icat ediyor.



Devamli birseyler icad ediyor film boyunca. Tam bir muhendis, tam bir bilim adami.
Mesela,sarilma makinesi diye birsey icad ediyor. Insanlarin ona sarilmasi cok fazla uyarici oldugu icin buna dayanamiyormus ya da sesler cok fazla uyarici olabiliyormus, boyle durumlarda panik atak veya sinir krizi gecirebiliyormus. Hayvanlarin bu tur durumlarda vucutlarinin sikistirildigi bir makineye kondugunu gormus. Ayni sikistirma makinesine kendisi de girmis ve cok sakinlestigini gozlemlemis orada. Ve benzer bir makine icad etmis. Simdi bu makine cogu otistik cocuk uzerinde kullaniliyormus.


Filmi izledikten sonra, onun TED'de verdigi su (bu arada TED'de videolar Turkce altyazi seyredilebilir) konusmayi izledim. Konusmanin mesaji: otistik cocuklarin ozel yeteneklerini kesfedip, onlara yeteneklerine uygun sekilde zorlayici problemler vermek insanligi cok ileriye goturebilirdi.

Sonsoz: Film cok etkileyici, cok akici ve cok ogretici. Bir de, film bir tv kanali icin cekildiginden, kucukken ailemle birlikte oturup izledigim TRT'de yayinlanan filmlerin tadini aldim. Bu arada filmi iste buradan izleyebilirsiniz. Eskiden hep dvd'den izlerdim filmleri ya, simdilerde useniyorum kutuphaneye gidip film almaktan.

Elif Safak'tan bir soylesi

NPR'in sevdigim programlarindan Fresh Air'de Elif Safak'in bir soylesisine rast geldim. Terry Gross'un yerinde sorulari ve Elif Safak'in tatmin edici cevaplari. Ingilizce kitaplarini okudugum Elif Safak, ingilizce bir soylesini cok merak ediyordum, merakimi gidermis oldum.

Programi iste buradan dinleyebilirsiniz.

at yarislari

Benim sehrimin en onemli olayi at yarislari. Her yil mayisin basinda Kentucky Derby denilen at yarislari bizim sehirde oluyor. Bu at yarislari sayisiz unlu ve zengin insani sehrimize cekiyor. Yurt disindan bile insanlar bu at yarislarini gormeye geliyorlar. Kent halki da kendini sokaga atiyor. Bir coskudur sehirde sormayin gitsin. Kadinlar en sik elbiselerini giyiyorlar, cok sik sapkalar takiyorlar. Aylar oncesinden sapkalarini hazirda bulunduruyorlar.


Bu sene derby sirasinda olmasa da ona yakin bir zamanda ben de bu at yarislarina gittim. Ama cok dusuncesiz bir sekilde yanima ne tek kurus para aldim, ne de iyi fotograf makinemi. Parasizliktan yarislarda bahse girmedim, bir sekilde iyi oldu diyebilirim.




At yarislarinda 6-7 tane yaris arka arkaya oluyor. Her yarista kosan atlarin ozgecmisleri elinizdeki bir kitapcikta yer aliyor, ayni zamanda ati kosturan jokeylerin ozgecmisleri de. Bu bilgileri kullanarak, hangi atin birinci olacagini tahmin etmeye calisiyorsunuz. Ayni zamanda atlarin yarisi bitirme siralarini tahmin edebilirsiniz ya da hangi atin hangi sirada kosuyu bitirecegini ya da bir atin ilk uce girip giremeyecegini.



Atlarla ilgili bu kadar bilgi oldugu halde, kazanmak o kadar o kadar kolay degil. Kesin bu at gelir diyorsunuz, son anda baskasi atak yapiyor ve planlar alt ust oluyor. Bu asamada sans devreye giriyor. Insan oynamaya bir baslarsa, fena hirs yapabilir. Bir kosuyu tahmin edemeyince, bir sonrakinde de bahise girmek istiyor insan. Zaten kaybetmeye baslayinca sonu gelmiyor. En iyisi hic baslamamak veya 10 dolar ustu parayla at yarislari mekanlarindan uzak durmak. Bu arada,
Kentucky Derby'sinin diger yarislardan farki, Derby'de kosan atlarin ilk kez bu yarista kosmalari. Daha once bir gecmisleri yok. Bu da yarisin sonucunu tahmin etmeyi zorlastiriyor ve oyunu guzellestiriyor.

Bir de sunu belirteyim, yarisan atlar pek zarifler. Daha once bu kadar atletik atlar gormemistim.



Sonuc: Louisville'de bunu da yaptim ya artik gam yemeden terkedebilirim bu sehri. (Been there, done that:)) At yarislarina da eglencesine biraz para kaptirilabilir ama dikkatli olmak lazim. Hirs yapinca cok para gidebilir.

Muir Dogal Aniti

Yine Kaliforniya'dan bir dogal park. Muir Dogal parki, San Francisco'ya cok yakin mesafede. Golden Gate parkinin hemen kuzeyinde yer aliyor. San Francisco'ya yakin oldugundan hafta sonlari cok kalabalik oluyor. Park yeri bulmak zorlasiyor.



Baharda acan rengarenk cicekler mis gibi kokuyor.



Cok yogun yesili var. Ormanin ici Amazonlar gibi oldukca nemli, serin. Her yerde egrelti otlari(bizim ask merdiveni dedigimiz) var. Yine icinden irmaklar geciyor.

*


Yine bol bol kirmizi govdeli agaclar var.




Okyanus kenarinda yamaclari var. Pasifigin hircin dalgalarini izlenebiliyor.

Benim Kaliforniya'da en sevdigim mekanlardan biri oldu burasi. Hicbir beklentim olmadan gidip bu kadar guzel bir yer buldugum icin daha bir sevdim burasini sanirim. Buradan yorgun argin cikip San Francisco'da Hayes uzerinde hic beklemedigim anda Igdir'li bir restoran sahibinin lezzetli beytisini yemek de gunun baska bir surprizi oldu. San Francisco'yu seviyorum galiba.