gunun muzigi, Marjan Farsad

Khooneya Ma Our home is far away behind the patient mountains Behind the golden plains the empty deserts Our house is across the water across the impatient waves Behind the cedar forests in a wish in a dream Behind the blue ocean behind the pear gardens Across vineyards, the bee hive our house is behind the clouds the gloom of us the end of the wet roads behind the rain behind the sea Our house has a story cherries and pistachios tree Behind his warm laughter people got tired We had a happy home red fish in his pond Playing football in its lanes our home has cute cats Our home is warm and friendly on the walls old photos Photos of playing on the balcony seaside vacation on summer Photo of that rainy day with a hatred and a suitcase Leaving the nice and kind people

zaman gostergesi

Inanmasi zor ama artik zamanin nasil ucup gittigini bana hatirlatan bir gostergem var. Simdilik sekiz haftalik kendisi. Gunbegun buyuyen, bir kiyafetine bir daha olmayan, hergun cevresine daha cok ilgi gosteren, uykusunda gulumsuyen, insan yuzlerini ayird eden bir gosterge. Her ne kadar yillarin gectigini bilsek de yaslandigimizi tam da hissedemiyoruz ama bu gostergeyle  artik ben de "vay be daha dun iki avucuma sigiyordu, ne ara okula basladi" diyebilecegim. Evet ben anne oldum.

Ben 30'lu yaslara kadar anne olmak istemiyordum. Cok duygusal olmayan, fazla rasyonel ve kariyer odakli olan ve yalnizligimdan keyif alan biriyim. Ama harbiden 30'dan sonra hormanlar tavan yapiyor ve artik yap yapacaksan, cok zamanin kalmadin diyor. Onun haricinde hamileligi, dogumu, anne olmayi deneyimlemek, bende ne tur degisimlere yol acacagini gormek istiyordum. Diger anne arkadaslarimin, "annelik cok guzel bir duygu" demesinin ne demek oldugunu da anlamak istiyordum, neymis bu adi konulamayan guzel duygu.

Kisaca bu hayatimin en onemli miheng tasinin deneyimlerini anlatayim.

Hamilelik nasil bir menem? Ben hamileligimin ilk 6 ayinda cok yogun iki projede calistim, sirkette hic kimseye hamile oldugumu soylemedim ilk 6 ay. Sonra mudurume soyledim. 6. aydan sonra da artik insanlar farketmeye basladi. Sirkette 150 civari bilgisayar muhendisi var, bunlardan 3'u kadin. Boyle olunca zaten boyle bir muhabbeti yapacak ortam yok. Ben de gizli sakli hamilelik yasadim ilk baslarda. Ayrica hamileligi kullanarak zor projelerden kaciyormus havasi vermek istemedim.  Sirkettekilerin bana bakis acisi degisecek diye korktum sanirim. Cok yogun calisinca bebegi dusunmeye cok zamanim kalmadi. Nedense daha hirsli olup, ise daha bir konsantre oldum. O yuzden kendimi hafta sonralarinda hamilelik ve bebek moduna soktum. Sadece duzgun yuruyuslerimi ve yogami yaptim. Sukurler olsun sorunlu bir hamileligim olmadi. Icimde bebek oldugunu bilmeme ragmen, bebek kipirdamaya baslayinca olaya daha bir vakif olmaya basladim. Duygu degisimlerine gelince, hamilelik boyunca genelde huzurluydum. En buyuk duygu degisimi bebek hakkindaki arada bir yoklayan endise hissiydi. Hamilelik tam bir bilinmezlik.  Bebek saglikli olur mu, sag dogar mi, ben dogumda olur muyum, gibi karamsar dusuncelerim vardi ara ara. Gecen sene Kate Winslet'in "Labor Day" filminden etkilendim sanirim. Kate'in bebegi olu doguyordu filmde. Bu tur korkular ve endiseler vardi, ama piskopatca degil, arada bir yoklayan endiseler. Hamileligim boyunca en sevdigim anlar, sinemaya gittigimde icimde kipirdayan bebegi hissetmekti. Her pazar sinemaya gidiyordum ve bebek ben filmi izlerken cok aktif oluyordu. Yuruyuslerimde onunla konusmayi seviyordum. Cok mukemmel bir hamileligim oldu. Bu surec icinde saclarimi boyatmadigimdan, saclarimdaki beyaz oranini da ogrenmis oldum. Sacimin yaklasik %70'i beyaz. Bu boyanmayan beyaz saclar Turk arkadaslarimi sinir etti, Turkiye'yi ziyaret ettigimde de her karsilastigim kisinin ilk cumlesi saclarimla ilgiliydi. Turkler arasinda insanlarin gorunumune dair acayip bir sosyal baski var. Burdaki ozgurlugumu seviyorum.

Dogum nasil bir menem? Zooor cok zor bir menem. Ben bu dogum sancilarini da cok merak ediyordum. Ne kadar cok gonderme vardir dogum sancilarina kitaplarda, filmlerde, ve hayatin diger zorluklarinda. Ben biraz narin kadinlar tarafindan bu sanci denen menemin abartildigini dusunurdum. Ama harbiden cok beter bir agriymis. Bir gelince ne calistigim nefes teknikleri hayretti, ne yurumeler. 19 saatlik cok sancili bir surecten gectim. Belki ilk  dogumun zorluklari ile vucudum bebegime yol vermedi. Bu kadar acinin icinde olmama ragmen bir yandan da karsidan kendimi izlemeyi cok isterdim, bebegin kafasinin gozukmesi, kafasinin cikmasi, butun vucudunun bir anda cikmasi enteresan olaylar silsilesi. Acaba doktor mu olsaymisim diye dusunmedim de degil. Bebek dogdugu anda bende muthis duygu degisimleri olmadi. Sadece yogun bir merak duygusu vardi. Gozleri-saclari hangi reng, kime benziyor, yuzu nasil gibi. Bebek de sanirim beni merak ediyordu. Gogsume koyduklarinda, gozlerini acip benim gozlerimi aramasini unutmayacagim. O ilk bakisma hafizama kazindi. O kadar kaosun icinde annesinin gogsunde, annesinin gozlerinde huzuru bulan minicik bir canli. Hastane odasini, o gunun ayrintilarini her zaman hatirlayacagim. Sonra bebekle benim odada ilk kez yalniz kalisimizi, disarida yagan yilin ilk karini, o andaki huzurumu hicbir zaman unutmayacagim. Bence bebegimin dogdugu gun, hayatimin en mutlu gunu degildi ama tartismasiz en unutulmaz gunuydu.

Lohusalik nasil bir menem?  Cok huzurlu ve pozitif bir hamilelikten sonra, cok sikayet eden, mutsuz, uykusuz ve yorgun birine donustum. Ailemden kimse yoktu yanimda ve ben kendimi cok yalniz hissettim. Kimse beni sevmiyor diye dusunup gozlerim yasardi. Yeni dogan bebegin cok yogun bir sekilde anneye, yeni annenin cok yogun bir sekilde kendi annesine ihtiyaci var. Cok zordu tek olmak. Bu ilk haftalar bebege cok yogun bir sekilde baglanamadim. Ilk goruste ask yasamadik. Hayatim artik cok farkliydi onun yuzunden ve geriye donus yoktu. Ben bir basimaligimi, ozgurlugumu seviyorum. Ama artik alip basimi gidemem istedigimde. Ilk haftalar kimseler olmadigindan yemek, market alisverisi, bebek bakimi, uykusuzluk, vucudumun her bir yerinin agrimasi cok agir geldi. Bebek de ilk haftalar pek bir tepki vermiyordu. Agliyor, meme emiyor, uyuyor. O yorgunlukta o aglamalar cok sinir bozucu olabiliyor. Mumkun olsa bebegi babasina terkedip eski hayatima donsem diye dusundum bol bol. Ise gitmeyi ozledim. Beni tek teselli eden kopegimin bana olan sevgisiydi. Suphe etmedigim cok icten bir sevgi onunkisi. Acaba kopegimi ihmal eder miyim diye endiselendim. Zamanla bebegimi emzirirken ona hayran hayran bakmaya basladim, onun gogsumde uykuya dalmasini, uyurken gulumsemesini, gozlerimin icine uzun uzun bakmasini, saclarimi siki siki kavramasini sevdim. Zamanla mimikleri, gulusleri artti. O gulusler olmasa bu lohusalik zamani cekilecek dert degil. Sevgi karsiliksiz olmuyormus, onun sevgi gostergeleri aramizdaki buzlari eritti. Vucudum iyilesip hormon dalgalanmalari duruldukca sevgim ve bagliligim da artiyor.

Annelik nasil bir menem? Daha basindayim anneligin. Kendime anne sifatini bile yakistiramiyorum. En guclu duygularin basinda endise geliyor. Kendi gelecegime, onun gelecegine dair endiseler. Benim hayatima dair aldigim her karar onu etkileyecek. Onun mutlu bir cocukluk gecirmesi benim icin cok onemli. Sonra onu koruma hissim. Bilmiyorum babalarda bu kadar yogun mu bu koruma hissi. Ama onu her daim korumak istiyorum. Dogal olarak, onu besleme icgudum var. Sanirim bu duygu babalarda da bu kadar guclu olmaz. Onun gozyaslarina kiyamiyorum, canimi acitiyor onun gozyaslari. O her ne kadar babasina en buyuk gulucuklerini gonderse de, ben onu seviyorum. Sen benimsin tavirlarim var. Hala baslarindayim anneligin, bakalim ne maceralar bekliyor beni.

Sonsoz: Hayatimin ilk yarisi gecti. Ikinci yarisinda kizim Aurora var. Kuzey isigim benim, can yoldasim, gul yuzlum. Nice guzel gunler goresin kizim. Cok sevilesin, cok sevesin. Beni benden alan gulucuklerin daim olsun. Ne olursa olsun, annen hep arkanda hep yaninda. Cok mutlu ol bebegim, hayatin gerisi tefarruat.