bir fotograf sergisinden

Bu aralar cok yazamiyorum, ev tasima olayi biraz zamanimi aldi. Siyahi bir mahalleden kahverengi(Hintliler) bir mahalleye tasindim. Aslinda bizim okulun ogrencilerinin yasadigi bir site. Ama cogunluk uluslararasi ogrencilerden olusmakta. Ozellikle bolca Hintli gormekteyim hergun. Yeni evimde bedava internet baglantim yok artik. Bu yuzden aksamlari evden guncelledigim blogumu cok fazla guncelleyemecegim sanirim. Bir sure eve internet baglatmamayi dusunuyorum. Tum aksamlarim internette geciyordu. Evimden gecen sene tv'yi cikarmistim, bu sene de interneti. Bakalim dayanabilecek miyim? Bakalim internetsizlik doktora calismalarimi hizlandiracak mi? Gorecegiz.

Tasinmanin yaninda birkac sergi gordum gecen haftalarda. Tabii ki fotograf sergileri. Sergilerden begendigim birkac fotografi paylasayim.

Ilk fotograf Howard Schatz'dan. Portfolyasi epey genis. Fikirlerinden bazilari eskimis olabilir ama yine de cok profosyonel calismis. Hoslandigim bir hareket fotografini koyayim. Su alti fotograflari ve hareket fotografari benim favorilerim oldu.

Ayni sergiden baska bir fotografci da James Nachtwey idi. James Nachtwey Times icin calisan bir savas fotografcisi. Asagidaki fotograf Irakta Muharrem ayinin 10. gunu dua eden kadinlardan. Ozellikle acik el cok sey katmis fotografa.


Baska bir fotografci da John Wimberley. Cok hos siyah-beyaz fotograflari var. Web sitesinde land-scape fotograflarini da begendim ben. Sergi kapagindaki fotograf su idi:



Bugunluk bu kadar yazayim. Biraz acelem var da.

Fur: An Imaginary Portrait of Diane Arbus

Neredeyse iki aydir izledigim filmler arasinda, en cok hosuma giden film bu oldu. Kutuphaneden hicbir beklentim ve ön bilgim olmadan aldim. Izlemeye basladigimda amma garip bir film dedim. Daha sonra film garip insanlarla doldu ve garip bir sekilde bitti. Film cokca gercek ama birazcik da fantastik ogeler icermekte. Filmde anlatilanlarin ne kadar gercek oldugunu kestiremedim. Sonra ne kadari gercek,ne kadari fantezi sorgulamamaya karar verdim.

Filmde daha once adini duymadigim bir Amerikali fotografcinin- Diane Arbus'un hayatindan bir kesit anlatilmakta. Diane Arbus 1959 yilindan sonra sanatsal fotograflar cekmeye baslamis. Daha cok toplum tarafindan kabul edilmeyen insanlarin portre fotograflari uzerine calismis. Bu kabul edilmemenin sebebi fiziksel bir kusur ve ya cinsiyet tercihi olabilir. Devlerin, cucelerin, sakatlarin, escinsellerin fotograflarini cekmis. Cogu insanin girmeye cesaret edemedigi, cekindigi, garipsedigi yerlere istekle girmis, fotograflar cekmis. Ornegin ciplaklar kampi ve ya morga girip fotograflar ceken biri. Ornek bir fotografi asagida.

Benim hoslandigim baska bir fotograf da su:


Film Diane Arbus'un fotografcilik yillarindan onceki hayatiyla ilgili. Tam olarak kendi tarzindan fotograf cekmeye karar verme donemi. O zamanlar Diane Arbus evli ve iki cocuk annesi bir kadindir, ailesi zengindir ve Diane iyi bir cevrede yasamaktadir. Esi moda fotografcisidir. Diane esine asistanlik yapmaktadir. Genelde bu asistanlik ayak islerinden olusmakta. Diane 14 yasindayken kocasi ile tanismis ve 18 yasinda evlenmis. Kocasi hala Diane'ye asik. Disaridan hersey mukemmel gorunse de Diane'nin icinde firtinalar kopmaktadir. Kendini her zaman garip gormustur. Garip seylere ilgi duymustur. Filmde bu gariplikleri gostermek icin cocukluguna flashback yapilmakta. Bir cocukluk anisinda, tek yanagi dogustan mor bir lekeyle kapli bir cocuk gormus ve o lekeye dokunmak icin muthis bir istek duymus. Baska bir anisinda, olu bir insanin yuzunu incelerken annesi tarafindan gozleri kapatilmis. Toplumun hazirladigi bakilacak ve bakilmayacaklar listesinde o hep bakilmayacaklar listesine ilgi duymus. Neyse Diane 35 yasindayken bir cesit kimlik bunalimi yasamakta. Baskalarina gosterdigi Diane ve kendi icindeki Diane. Tam bu sorunlarla yuzlesirken apartmana gizemli biri tasiniyor. Her zaman maskeler giyen, vucudunda sadece gozlerini ve agzini gosteriyor. Gizemli bir sesi var. Diane tabii cok muthis bir ilgi duyuyor yeni gelen bu farkli komsuya karsi ve onun fotografini cekmek icin uyuyamadigi bir gece kapisini caliyor. Adam maskelerle cikiyor Diane'nin karsisina. Diane icten ice korkmaktan buyuk zevk aliyor. Yeni gelen komsunun gostermek istemedigi seyi burada soylemeyecegim. Her neyse bu komsuyla Diane arasinda bir arkadaslik basliyor. Geceler Diane icin farkli bir hal almaya basliyor. Cici yasantisindan siyrilip ucubelerin dunyasina giriyor. Filmin sonunda artik kendini buluyor Diane. Kocasini terk ediyor ve her zaman icinde gizledigi Diane gibi yasamaya basliyor. Fotografcilik kariyeri de bu noktadan sonra basliyor.

Film biterken, Diane portresini cekecegi insana "bana bir sirrini anlat" diyor. Bu bilgiden yola cikarak fotografini cekiyor. Bize de portre fotografciliginda tam da bu ogretilmisti. Birinin ruhuna dokunmadan onun portresini cekemezsiniz. Portre fotografcilarinin en onemli ozelligi, portrelerini cektikleri insanlarla once bir iletisime gecmeleri, daha sonra fotograf cekmeleri. Hic kolay bir ozellik degil.

Youtube'da sadece filmin fragmani var. Onu koyuyorum buraya.



Sonuc: Siradisi karakterleri ve senaryosu olan siradisi bir film. Ben sevdim filmi. Temelde anafikir, "guzel ve cirkin" masalindan pek de farkli degildi. "Nicole Kidman'a karsi Bir Ucube." Maskeler vardi filmde. Bazilari gorunen kusurlari toplumdan saklamaya yarayan gorunen maskeler. Bazilari icimizdeki gercek beni farkli gosteren gorunmeyen maskeler...

waking life

Bu aralar cok tembelim. Kucucuk bir yazi yazmaya bile useniyorum. Usengecligin yani sira kayda deger bir film izlemisligim de yok son zamanlarda. Su anda okudugum kitap da bir bitse de kurtulsam turunden. O yuzden bugun eskiden izledigim ve sevdigim bir filmden bir parca koyayim.



Richard Linklater'in tum filmlerinde oldugu gibi dusunceler havada ucusuyor. Ama bu sefer hersey biraz ucuyor, dalgalaniyor, ayagimizi yere basamiyoruz. Felsefe'ye, dile, tarihe, fizige, biyolojiye, aska atiflar var. Kisaca hayata dair atirfalar. Dusuncelerin ozumsenmesi icin filmi durdurarak izlemekte fayda var. Film bittikten sonra insanin akli azicik daha karisiyor. Yonetmenin dusuncelerine hak vermekle birlikte, icimizden "acaba?" sorusu geciyor.

gurbete kacacagim


kopup yalnizligimdan
kopup sonsuzlugumdan

gurbete kacacagim
gurbete tukenmeye




(Fotografin yeri, zamani=Tuz Golu-2006, Modeli:nurvenur, Fotografcisi: Sevgili bir arkadas-tesekkurler ona)

fotograf tuneli

Sehrimizin sanat muzesi olan Speed Art Meseum'da bu aralar bir fotograf sergisi var. Tarihi fotograflar diyebiliriz adina. Gittim, gordum, bari bir de yazayim dedim. Cok buyuk bir sergi degil, ama daha once gormedigim birkac guzel fotograf gordum. Burada onlari paylasayim. Fotograflari tarih sirasina gore dizdim.

Ilki 1858 tarihli, bir olum yatagindan. Henry Beach Robinson'in tablomsu fotografin adli "Fading Away". Fotograf, veremden dolayi olmek uzere olan bir kizin ailesinin yasadigi aciyi anlatmakta.




Bir baskasi Dorethea Lenga'nin "Migrant Mother" adli fotografi. Fotograf 1936 yillarinda Amerika'nin ekonomik krizi zamaninda gocten baska caresi olmayan 7 cocuklu bir anneyi gostermekte. Fotografta sadece 3 tanesi yaninda. Bakis ve duygu aktarimi cok hos.



Bir baska fotograf Barbara Morgan'dan "Letter to the World(Kick)". 1940 yilinda cekilmis bir foto. Cok estetik bir kare bence.


Harold Edgerton saliselik fotograflariyla unlu. Aslinda Mit'li bir elektrik muhendisi. 1938'de cektigi "Shute" ve 1964'de cektigi "How to Make Applesauce at MIT" adli fotograflari asagida.






Bir baskasi, Lee Friedlander'den "New York City", 1966 yilinda cekilmis. Once onunden gecip gittim, sonra bir daha dondum, baktim, gulumsedim:)


Bir baska fotograf, Jerry Uelsmann'dan "Apocalypse", 1967 yilinda cekilmis. Laf arasinda benim favori fotografim bu oldu sergide. Adi da cok carpici. Uelsman, zannedersem sandvic methodu ile siyah beyaz fotograflari birlestirmis, ama kurgulari hep siradisi, imrendirici.


Bir fotograf sergisinin daha sonuna geldik sevgili izleyenler..