istikamet Dogu Avrupa

Ben biraz Dogu Avrupa'da gezip gelecegim. Cok fazla arastirma ve plan yapmadim. Biraz ruzgarin yonune birakacagim kendimi. Budapest'ten giris yapip, Viyana, Prag, Pecs, Transilvanya civarinda dolasagim. ( Macaristan cok kolay turist vizesi veriyor ilgilenenler icin. Bir de Istanbul-Budapest arasi sadece iki saat ve bence ucak bileti cok ucuz) Bol bol hostellerde kalip, tren yolculugu yapacagim. Kafelerde soluklanacagim, guzel kahveler icecegim, guzel muzikler dinleyecegim, satolarda serinleyecegim. Minimum parayla sefil ama macera dolu gunler bekliyor beni. Doktora mezuniyeti hediyesi kendime. (Daha olmadim ama yakindir olmam) Tabii sonrasinda da Turkiye'ye ugrayacagim. Avrupa'dan ziyade Turkiye'ye gitmek daha bir kalbimi carpiyor, ozledim guzel ulkemi ozellikle Ankara'yi. Umarim guzel fotograflar, guzel muzikler, guzel anirlarla geri donerim bloguma. Hadi bana iyi yolculuklar.

387 milyon yil once

Evet 387 milyon yil once yasadigim bolge denizlerle kapliymis. O yuzden dagda bayirda deniz kabuklari ile karsilasmam.ABD'nin dogasinin bu kadar ilginc olmasinda da bu degisimin, donusumun rolu buyuk.


Bugun evimin cok yakinindaki bir fosil yatagina gittim. Milyonlarca yillik dunyamizin donusumune degisimine tanik oldum. Okyonus canlilari (iskeletli olanlari), kayalar arasindan kendilerini gosteriyorlar. Bu tur kayalara kirectasi(limestone) deniliyormus. Kayalarnin buyuk bir orani fosilden olusmakta. Gunumuzde olmayan deniz canlilarinin da iskeletleri var kayalar arasinda.


Bu deniz kabuklari Kentucky'nin her yerinde karsiniza cikiyor ve buranin milyonlarca yillik gecmisini hatirlatiyor biz olumlu kullara. Bu fosillerin yaninda insan yasami cok kisa geliyor insanin gozune.


Bu fosil yataginda mercan kalintilari da bulunmakta. Insan milyonlarca yil once hangi renklerdeydi mavi sularin altinda diye merak ediyor.

Kayalardaki su krater goruntuleri cok ilgincti. Icleri yagmur sulari ile dolu.


Bu fosil yataginin hemen yaninda nehir gecmekte ve insanlarda bu nehirde balik tutmaktalar. Sagolsun asagidaki balikci kizimiz bana boyle guzel bir manzara yarattti.


Bir de buranin kenarinda kokleri disarida olan agaclar ilginc goruntuler ortaya cikartiyor.



Sonuc: Bana bu kadar yakin oldugu halde neden burayi daha once ziyaret etmedim diye kendime epeyce kizdim. Urgup'teki dogal olusumlari bir tepeden oturup izledigimde hissettigim huzuru bu fosil yataginda da hissettim. Doganin degisiminin tanigi olan bu fosil yatagini ben pek bir sevdim, artik kafami dinlendirmeye ihtiyacim oldugunda burada alacagim solugu.

bir baska kanu macerasindan

Ilk kez kanuya binip, yesil irmaklarda uzun uzun kurek savurmayi pek bir sevmistim. Bu sevgiden yola cikarak gecen hafta 25km'lik bir kanu macerasina kalkistik. Asagidaki hatun kisi benim.



Kanu gezisi, hem spor hem piknik karisimi. Insanlar yiyeceklerini aliyor, arkadaslariyla veya ailesiyle birlikte nehrin sakinligine birakiyorlar kendini. Bazen kumsal gibi nehir kenarlarinda duraklayip yuzuyor veya yemeklerini yiyorlar.


Gecen seneki kanu deneyimde acemiydim, hep yanlis yonlere donduruyordum kanuyu, ama bu sefer gayet guzel gidiyordu hersey. Partnerimla kurek cekislerimiz uyumluydu. Devrilen agaclarin ustunde duran kablumbagalar selamliyordu bizi ya da su yilanlari suzule suzule geciyordu yanimizdan.


Cok hizli gidiyorduk ve bu guzelim manzarada kanu keyfinin cabucak bitmesini istemiyorduk. Hava cok sicak oldugundan bir yerlerde durup serin irmak suyunda yuzuyorduk serinlemek icin. Sonrasinda tekrar yolumuza koyuluyorduk.



Gecen hafta cok yagmur yagdigindan, irmaktaki su seviyesi epey yuksekti. Bunu basta avantaj olarak algiladik, ama sonrasinda coskun yerlerden biri bize anyayi konyayi gosterdi. Kayalikli ve suyun cok coskun oldugu bir bolgede kanumuz once kayaya carpti, sonra yakinlarda olan bir agac kutugune carpti ve o coskun yerde kanumuz alabora oldu. Sonrasinda gulunebilecek bir kazaydi aslinda.



Olayin kotu tarafi benim kanunun altinda kalmamdi. Cok anlik bir olaydi, ne zaman dustum ne zaman kanu basima dogru gelmeye basladi bilmiyorum. Sonunda kurtuldum ama kotu bir tecrubeydi  benim icin.Aslinda kanu olayi cok zararsiz ve guzel bir aktivite. Ama her doga sporunda oldugu gibi, bunda da doganin bilinmezliklerini gozden kacirmamak gerek.

Verilik Turkce Kitaplar

ABD'de yasiyorsaniz ve ahh bir Turkce kitap olsa okusam diyorsaniz, firsat ayaginiza geldi:) Ben cok demistim zamaninda ve her gittigimde kitaplar getirmistim buraya. Kitaplarimi olasi bir tasinma halinde tasiyamayacagimi anladigimdan ve baskalarinin da bu guzel kitaplari okumasini istedigimden ucretsiz olarak isteyene vermeye karar verdim.

Kitaplar soyle:
  • Saatleri Ayarlama Enstitutusu: Ahmed Hamdi Tanpinar 
  • Tehlikeli Oyunlar: Oguz Atay
  • Bir Bilim Adaminin Romani: Oguz Atay
  • Ne kitapsiz ne kedisiz: Bilge Karasu
  • Troya'da Olum vardi: Bilge Karasu
  • Muinar: Latife Tekin
  • Sirca kosk: Sabahattin Ali
  • Sana Gul Bahcesi Vadetmedim: Joanne Greenberg
  • Ayin En Ciplak Gunu (Oyku): Buket Uzuner
  • Olurse Ten Olur Canlar Olesi Degil: Haldun Taner
  • Kisa Oykuler: Editor: Semih Gumus: (icinde Sait Faik, Oguz Atay, Furuzan, Yasar Kemal, ve nicelerinden oykuler var)
Herhangi bir Turk dernegi kutuphanesi bilen veya kitaplari isteyenler bana "nurvenur AT yahoo NOKTA com" dan ulasabilir.

bilim fuari

Gecenlerde iki bilim fuarinda juri uyesiydim. Biri bolgesel ilkokul ogrencilerinin katildigi bir fuardi, digeri ise fen lisesi ayari bir lisenin fuariydi. Ben muhendislik ve biligisayar bilimleri ile iligili projelerle sorumluydum. Bu tur juri uyelikleri ile yasadigim topluma olan gorevimi yaptigimi dusunuyorum. Bir doktora ogrencisi, bir bilim insani olarak sadece labda oturup yayin yapmak cok bencilce, ogrendiklerimi uzmanligimi yasadigim toplumla da paylasmaliyim. Zaten, ABD’deki sistem bizleri bu gonullu islere cok iyi tesfik ediyor.
Her zaman filmlerde gordugum okullarin, bu bilim fuarlarini pek bir merak ederdim. Ogrenciler akillarina takilan herhangi bir probleme cozum uretiyorlar veya problemin etkenlerini arastiriyorlar. Sonuclarini da poster yapip bizlere anlatiyorlar.



Sanirim en cok hosuma giden, bir problemi bilimsel olarak formule edip, sonra deneylerle sonuclar uretip, bu sonuclari guzelce grafiklere dokup, poster hazirlayip, bizlere sunmalari. Bilimsel methodun nasil oldugunu ben lise biyoloji kitabinda okumustum ve sinavlarda bu method bize hep yazili olarak sorulmustu, hersey sozeldi. Ne ilkokulda ne ortaokulda ne lisede, bir problemin etkenlerini degistirip, her etkenle en az bes alti deney yapip sonuclari yorumlama bize hic ogretilmedi. Hele ilkokulda, boyle bir projeyi universite hocalarina veya muhendislere anlatma gibi ozguveni muthis artirici uygulamalari hic gormedim. Hayatimda ilk posteri de ABD’ye gelince hazirladim. Sanirim, ABD’nin her Nobel odulunde tum odulleri supurmesi, neredeyse tum bilim dallarinda en cok yayin yapmasi ve onder olmasi bu bilimsel methodoloji cok kucuk yasta cok masumca insanlara asilamasinda yatiyor. Bir de ABD’nin tum bilim adamlarinin ithal oldugu da tamamen bir mit. NASA toplantilarina gittigimde tum fizikciler hep Amerikali ve bu kadar kapitalist bir ulkede hayatlarini tamamen bilime adamislar. Ve NASA gibi yerler de bu bilim adamlarina cok dusuk maaslar veriyor, onu da hatirlatayim.
Neyse ilkokul ogrencilerinin projelerini gezerken, bilgisayar bilimleri konusundaki cogu ogrencinin Hint ve Cin asilli Amerikali olmasi da baska bir goze carpan faktordu. Bu ogrencilerin annesi babasi genelde doktor, muhendis, professor ve cocuklarini bu yonlere tesvik ediyorlar. Cocuklarin yaptigi projelerde ailenin yardim, yataklik yaptigi asikar. Mesela, Hintli bir 4.sinif ogrencisi, benim universite 3.sinifta ogrendigim nesne tabanli semalari, yazilim muhendisliginin tum gereksinimlerini yerine getirmis. Kizin posterinin yanina gittigimizde, hepimizin elini sikip kendini tanitti ama masum ve icinden gelen bir tavirla degilde, bana oy verin tavriyla. Boyle olunca da benden en kotu notu aldi.


Diger bir ogrenci, bilgisayar performanslari ile ilgili bir deney yapmis, evindeki 5 bilgisayari CPU ve RAM gibi yonlerden incelemis, hepsine ayni gorevi yaptirip, zamanlamasini tutmus, sonra guzelce bunlarin grafigini cizmis ve sonuclari bize sergiledi. Evde, bu deneyleri yaparkenki forotgraflarini dahil etmis. Cok icten ve gercekten herseyi kendi yapmis, kendi merak ettigi problemi cozmus. Tabii ki bu aday benden en iyi puani aldi.
Ilkokul ogrencilerinin fuarindan cikardigim sonuc: Ister Turkiye’de ister Amerika’da olun, ailenin egitim durumu cocugun da egitim durumunu cok etkiliyor. Bilincli anne baba, cocugun egitimine cok iyi yon veriyor. Tum aile fertleri doktorsa, cocugun da doktor olmasi cok olasi. Bu yuzden ma-ailenin hep ayni meslegi yaptigina az rastlanmiyor.


Simdi de fen lisesi (math/science magnet school) ogrencilerinin projelerine geleyim. Burada bir ogrencinin iyi bir universiteye harcsiz kabul edilmesi icin universite oncesinin muthis aktif ve cok yonlu olmasi gerekiyor. Sadece bilimde degil, sanatta sporda gonullu islerde de birseyler yapmasi lazim. Bizim gibi lise fen koluna gidip sadece fizik-kimya dersi alinca olmuyor yani. Adamlarin derdi topluma faydali iyi birini yetistirmek. Fizikten 10 almissin kim takar, kimsesizlere ev yapmamissan.
Her neyse, bu lise ogrencilerinin aktifligi ve projeleri beni hayranlik icinde birakti. Bazi ogrenciler ki bunlar yine Hint asilli, universitelerin labarotuarlarinda gonullu olarak calisiyor. Ve labdaki projelerde doktora ogrencisi ne yapiyorsa, bu lise 2 ogrencisi de 3 asagi 5 yukari ayni seyi yapiyor. Bir cok ogrencinin bilimsel dergi yayinlari var. Tabii tek baslarina degil ama o yayinda adlari var yani. O okulun universite ile cok iyi iliskileri oldugundan, universite lablarina lise ogrencilerini bir yilligina kabul ettirttiyorlar. Bu ogrencilere muthis bir kiskanclik duygusuyla yaklastim. Ben fen lisesine gitmedigimden, lise boyunca kitaplari ezberleyip Oss’ye calismaktan, deneme sinavlarina girmekten baska birsey yapmadim. Bunlar lise 2’de bilimsel dergi yayini yapiyorlar. Tabii yine bunlarin anne babasi professor-doktor-muhendis.


Benim baktigim projeler arasinda, akciger kanseri teshisindeki fotograflardan kanser teshisi yapan bir proje tum puanlari goturdu. Ama ben ona degil yine tum ictenligiyle bir proje gelistiren, muhtemelen anne babasi muhendis-doktor veya professor olmayan bir cocuga en yuksek puan verdim. O, elle degilde ayakla calisan bir mouse(fare) tasarimi yapmis. Amaci, sadece ayagini oynatabilen birinin bu fareyle imleci hareket ettirmesi. Bir terligin altina bir kutu yerlestirmis, mouse’u da bu kutunun icine koymus. Kullanici ayak parmaklari ile imleci hareket ettiriyor. Mousu’nu engelli insanlara kullandirip (user study) onlarin tepkilerini olcmus. Biraz sikilgan-utangac ama icten. Aslinda fotografi vardi da kaybettim.
Tum lise ogrencileri arasinda birinciligi, kanser arastirmalari ile ilgili bir tip labinda calisan bir grup kazandi. Kanser hucrelerinin altin parcaciklari karsisindaki etkilesimlerini incelemisler. Benim lise biyoloji dersinde yaptigim deneyde, sogan zarini boyayip bakmaktan ileri gidememistim:) Burada ilkokul 2 sinif duzeyinde.
Bu arada, puanlamalar baslamadan once lise muduru tum juri uyelerini toplayip, “bakin bu cocuklar cok hassas, sakin kotu bir elestiri yapmayin, soyleceginiz kotu bir soz onlari cok etkiliyor, yapici elestiriler yapmaya ozen gosterin” gibi bir aciklama yapti. Bu da ABD’de gordugum baska bir guzellik. Mesela, ABD’li hocanin bir konferanstaki elestirisi “cok guzel bir dusunce, sonuclarin da guzel, su faktoru de dusunseydin ne olurdu acaba” gibi oluyor. Ne asagiliyorlar, ne kotu bir soz soyluyorlar. Bir Turk hoca ise herkesin onunde sana oyle bir laf ediyor ki, hem kisiligini zedeliyor o elestiri, hem yaraticiligini, hem de sonuca olumlu bir katki saglamiyor. Boyle boyle icimize kapaniyoruz, uretmeden arastirmadan sadece tuketiyoruz.
Lise ogrencileri arasinda gezerken, lise hayatinin tam bir kisilik savasi oldugunu bir daha hatirladim. Kizlar bir alem, erkekler bir alem. Hepsi sacini farkli yapinca kendinin farkli oldugunu dusunuyor. Hepsi cep telefonundaki durmaksizin mesajlasiyor. Birbirlerini kesiyorlar. Birbirleriyle laf yaristiyorlar. Birbirlerine buyuduklerini kanitlamak icin marihuana iciyorlar (ABD’de lise ogrencileri arasinda marihuana icmemis pek yok gibi). Hos marihuana icip birakiyorlar bir sure sonra. Bizde sigara icmeye basliyorlar o yasta ve omur boyu muptelasi oluyorlar. Herneyse, hayatimin o asamasini gectigim icin pek bir memnunum. Lise gencligi nerede olursa olsun hep bir alem.

(Asagidaki sac modeli cok yaygin lise ogrencileri arasinda.)


Bir de burada dogmus buyumus de olsa, yabanci aile cocuklarinin aksanlari cok dikkat cekici. Bir de benzer insanlar benzerleriyle (birds of a feather flock together) takiliyor. Cinli Amerikalilar bir grup, Hintliler baska, siyahlar baska bir grup, Orta dogu kokenliler bir grup, beyaz ABD’liler baska bir grup. Hos bizde de, ailelerinin ekonomik durumlarina gore gruplasmalar olur. Bizim beyazimiz (zenginimizle) siyahimizla(fakir) asla konusmaz, asla birlikte takilmaz. Zaten simdi ozel okullardan dolayi, bir zengin cocugunun bir fakir cocuguyla ayni okulda olmasi bile imkansiz.

Sonsoz: Biraz ABD’deki egitim sistemini oven bir yazi olmus. Oyle ABD asigi biri degilim. Eminim burada dogup buranin egitimini alsam, buranin egitim sistemini elestiriyor olacaktim. Ama Turkiye’de devlet okullarinda okuyup, oss’ye endeksli bir lise hayatim oldugundan Turkiye’nin sistemini elestiriyorum. Turkiye’deki egitim sistemi bizleri sinav vahsetine oyle sokuyor ki, uretkenligimizi, sorgulayiciligimizi, ozguvenimizi oyle tuketiyor ki. Bir gun cocugum olursa sirf onu bu oss vahsetine sokmamak icin, ozel okulda okutmamak icin yurt disinda yasamayi goze alirim.

serin serin havuz

Insan her zaman havalarla ilgili sikayet edecek birsey buluyor. Ya havalar cok sicak oluyor, ya nemli, ya soguk, ya ruzgarli, ya karli, ya dengesiz. Hangi ulkede olursaniz olun, eger karsinizdaki insanla cok fazla konusacak bir ortak nokta yoksa, havalardan sikayet etmek can simidi gibi. Gecenlerde iki arkadasim abartisiz yarim saat buradaki havalarin neminden bahsetti. Havalar uzerine bu kadar konusmak da bir yetenek gostergesi belki. Ben genelde havalardan sikayet etmeyi ve havalar uzerine muhabbet etmeyi pek sevmem.


Ama bugunlerde havalar pek bir sicak, 35 derece civari, bir de ustune %68’lik nem orani var. Hic ruzgar yok. Pencereyi acinca hic bir esinti gelip rahatlatmiyor bizleri. Hemen hemen hergun 10 dakika sagnak yagis var, kapkara bulutlari aniden bastiriyor, simsekler cakiyor, gok tum heybetiyle gurluyor, 10-15 dakika kocaman kocaman damlalar siddetle yagiyor, agaclar bayram ediyor, sonra gunes aciyor, yerler kuruyeviyor ama bu gunluk dongu bize nem olarak donuyor. Ben bu kadar nemi bir de Trabzon civarinda gormustum. Yesil yerlerin bir sorunsali iste.

Bu tur havalardan dolayi en cok yaptigim aktivite okulun olimpik yuzme havuzunda yuzmek. Bisiklete binme, tenis , kosma gibi aktivitelerim minimum indi. Aksam ustleri ates boceklerinin hatrina arada bisiklete biniyorum ama nadiren. Havuzumuz gercekten cok temiz, havluyu da her girisimizde onlar veriyor, ayrica bize ucretsiz. Maalesef tek ben degil herkes kurtulusu havuzda buluyor.Bu yuzden oldukca kalabalik. Her kulvarda en az 3 kisi oluyoruz. Soyle tek basima bir kulvarda yayila yayila yuzemiyorum.
Yuzme oranimi yukseltince dayanilmaz bel agrilarim olustu (havalardan sikayetten sonra, saglik sikayetleri, iyice yaslaniyorum :) ). Birseyleri yanlis yaptigim kesindi. Maalesef yuzmeyi kaplicalarda rastgele methodlarla, kendi kendime ogrendigimden, cogu hareketi yanlis yapiyorum. Mesela tek bacaga ve tek kola cok agirlik veriyorum. Tek bacagimla cok siddetli tekmeler atiyorum hiz kazanmak icin. Bu da belimi mahvediyor.




Bu agrilardan dolayi yuzmeden vazgecmek yerine, yuzmeyi yeniden ogrenmeye karar verdim. Suradaki videolarda, tekme atmayi, kollarin suya 45 derecelik aciyla girip S cizmesi gerektigini, basin yarisinin su icinde diger yarisinin disinda olmasi gerektigini, vucudu dondurmeden nefes alma bicimlerini, her 3 kulactan sonra nefes alinmasi gerektigi, asla ayni taraftan ust uste nefes alinmamasini seyrettim. Simdi yuzme havuzunda en az 15 dakika once bacak, sonra kol, sonra nefes alma teknigi calisiyorum.





Daha sonra beynimi kontrol altina alarak, eski aliskanliklarimi tekrarlamamaya calisarak yuzuyorum. Artik bel agrisi cekmedigim gibi hic yorulmadan ve her turdan sonra nefes nefese kalip duraklamadan sakin sakin yuzuyorum. Arada beynim kotu aliskanliklarimi dayatiyor ama dusunerek yuzdugumden yapmamaya calisiyorum. Umarim en kisa zamanda dogru hareketler motor sistemine yerlesir de hic dusunmeden yuzebilirim.

Eger yanlis yuzme aliskanliklariniz varsa ya da vucudunuz bir tarafi diger tarafina gore az calisiyorsa(sag kol kas tutarken sol kol incecikse), bu videolari izlemenizi ve her yuzme oncesi dogru tekniklerin alistirmasini yapmanizi oneririm. Tabii bir de eger cocugunuz varsa 3 yasindan sonra duzgun bir yuzme okuluna gondermenizi.

Serinlikler!!!!

Cincinnati Notlari

Benim sehre cok yakin Cincinnati. Sadece bir bucuk saat suruyor arabaylan. Pek ilgimi cekmedigimden daha once hic gitmemistim. Gecen hafta bir arkadasi havaalanindan almak icin gittim. Biraz da zaman gecirdim orada. ABD'nin ortadaki sehirleri birbirlerine cok benziyor. Belki farkli bicimdeki bir gokdelen ayirt ediyor sehirleri. Insanlarin profili de uc asagi bes yukari ayni. Birini gorunce digerlerini de gormus kadar oluyor insan.

Ben Amerikan usulu bir kahvalti yapmak istiyordum, o yuzden de kucuk bir kahvalti yeri aradik ve sehrin cok ilginc bir bolgesinde bulduk aradigimiz yeri. Sehrin merkezine cok yakin olmasina ragmen merkezden cok farkli, kendine has bir bolgeydi. Insanlarin cogu sahsina munhasir tiplerdi.






Bu bolgeden ayrilirken duvar resimleri ilgimi cekti. Birkac tanesini cektim ama arabayla gittigimizden diger ilginc olanlari cekemedim.


Sehrin merkezi haricinde bir de Newport denilen bir mahalleyi gezdik, kucuk sevimli bir yerdi. Alttaki kare Newport'tan.



Cincinnati'nin en kotu yonu trafigi. 2 km'lik yolu 1:30 saatte aldik, afakanlar basti beni. Bir de sehrin merkezinde yururken, yesilin kirmiziya dondugu anda yaya halindeyken karsidan karsiya gectigimiz icin, polis bizi durdurdu ve ceza kesmek istedi. Yaya oldugum bir durumda ilk kez polis tarafindan durduruldum. Bir guzel bize kizdiktan sonra ceza vermekten vazgecti. Bu ceza da Cincinnati anisi oldu bize.

Kolera Zamaninda Ask



Cok hastalikli bir askti kesinlikle bu filmde ve bu kitapta anlatilan. Dusman basina cinsten saplantili bir askti. Ama ben filmdeki Kolumbiya goruntulerini cok begendim. Bir de tabii filmin soundtrack albumune bayiliyorum. Defalarca dinliyorum bu aralar. Keske sozlerini de anlasam Isponyolca bilip de. Albumdeki sesin Shakira oldugunun biraz gec farkina vardim. Shakira'nin oynak imaji kafama oyle kazinmis ki boyle guzel sarkilar soylemesi beni sasirtti.