Sequoia Dogal Parki

Gectigimiz hafta sonu ABD'nin bir dogal parkini daha ziyaret ettim. Sequoia, Kuzey Kaliforniya'da yer alan cok genis bir alana yayilmis bir park. Biz parkta 2 gun kamp yaptik.


Gecen sene bu zamanlar ilk cadir tecrubemi Smoky daglarinda yapmistim. Bu ikinci deneyimdi benim icin. Bu sefer backpacking degil de kamp yaptik. Bir kamp sahasina cadirimizi kurup, gun boyu dag bayir yuruyus yaptik. Sequoia parkinda, havalar gunduz 20'li dereceyken gece 0'in altina iniyor. Bu da kamp olayini cok zorlastiriyor. Bir de bu sefer uyku tulumunun altina serecek mat'imiz yoktu. Dondum gece boyu. Donmaktan dolayi uyuyamadim da. Cok rahatsiz bir geceydi. Uyuyamadigim icin de parkin o guzelim dogasinin da pek tadina varamadim.


Biz kampimizi soyle bir nehrin yanina kurduk. Gercekten guzel bir kamp alani. Kamp alaninin adi Buckeye flat. Eger yolunuz duserse bu kamp alanini oneririm.


Kamp yapmak ile backpacking yapmak arasinda cok fazla ayrim var. Kamp yapanlar, kamp alanini cok fazla terketmiyor, bol bol yiyecek getiriyorlar, muzik dinliyorlar. Aileleri ile birlikte zaman geciriyorlar cogunlukla. Backpacking'de daha fazla yuruyus yapip daha fazla yer gormek olasi. Backpacking yapanlar oldukca atletik iken kampcilar biraz daha etli-butlu:) Bir de nedense doga yuruyusu veya diger fiziksel aktiviteleri beyaz Amerikalilar yaparken kamp yapmayi farkli irklar seciyor.


Biz grup olarak kampta kos kos oturmayi degil de yuruyus yapmayi tercih ettik. En guzel yuruyus patikasi Marble fall patikasi. Bazi bolgelerde kayalar yukarilardan akan sularin etkisiyle yosun tutmus. Soyle gozleri oksayan bir yosun goruntusu ortaya cikmis.



Bazi bolgelerde kayalarda adini bilmedigim su bitki turleri yetismekte. Biraz col bitkilerini andiriyor.



Selaleye giderken epey bir tirmaniyorsunuz. Biraz yorucu gidisi. Donuste devamli asagiya indiginiz icin biraz dizler yoruluyor. Ama cok huzurlu ve guzel bir patika. Bir de bu aralar tum cicekler acmis. Patikanin saginda solunda rengarenk cicekler, kokulariyla selamliyorlar sizi.



Yorucu olmasina ragmen, patikanin sonunda gordugunuz selale tum yorgunlugu alacak cinsten.Mermer kayalari arasindan yere dokulen cok guclu bir selale. Su damlalari birbirine karisiyor, bu coskunlukta. Selaleye vardigimizda tum suyumuz tukenmisti. Tum siseleri selale suyu ile doldurdum. Buz gibi ve cok lezzetli bir suydu. Cok iyi geldi tum yorgunluguma.



Sequoia parkinda nice selale var. Ikinci gun baska bir patika da su selaleyle karsilastik.


Sanirim ben bu parkin en cok, buyuk kayali nehirlerini sevdim. Irmaklarin arasinda farkli kaya olusumlari dikkat cekiyor. Alttaki fotograflari Hospital Rock denilen bolgede cektim. Bu bolgede Kizilderililer yasamaktaymis zamaninda, onlarin kayalara cizdikleri resimler de var bu bolgede.







Tabii bir de parkin adinin geldigi Sequoia agaclarindan bahsetmek gerek. Dunyanin en uzun ve en buyuk agaci (General Sherman) bu parkta. Boyu 83 metreyi, eni 30 metreyi bulmakta bu agacin. Govdesi kirmizi. 2300 yildir bu dunyada yer almakta. Cok dayanikli bir agac turu. Bu agacin oldugu yeri gormeye giderken yol cok egimliydi, mide bulantisina yenilmemek icin gozlerimi kapatmistim. Kapatis o kapatis. Iki saat sonra gozlerimi actigimda arkadaslar coktan agaci gorup arabayi asagiya surmuslerdi bile. Uyku cok tatliydi, kacirdim diye pek uzulmuyorum dogrusu.

Sonsoz: Sequoia dogal parki kesinlikle gorulmeyi hak eden bir park. Eger yolunuz Kaliforniya'ya civarina duserse aklinizda bulunsun bu park. Cadirda uyumak pek komforlu bir olay degil. Kendime bunu bir kez daha kanitlamis oldum. Belki yazin gidilirse en azindan gece donma tehlikesi olmaz.

multeciler

Yasadigim sehrin en ilginc yanlarindan biri, yogun multeci populasyonunun olmasi. Ne cok buyuk, ne cok kucuk olan bir sehir oldugundan, multeciler ABD vatandasligini alana kadar bizim sehirde kaliyor. Boylece baska bir ulkede yasamanin zorluklarini ve gecmislerindeki acilarla basetmeyi bu sehirde az cok beceriyorlar. Mesela, Turkiye'de genelde multeciler Bursa, Eskisehir, Kastomonu gibi sehirlerde yasiyor.


Genelde multeciler, savas sırasinda ulkelerini terkedip yeni bir yer arıyorlar. Bizim sehrin, en eski ve en buyuk multeci grubu Vietnamlilar. Vietnam savasi sirasinda ve sonrasinda binlerce Vietnamli buraya yerlesmis. O zaman gelenlerin cocuklari universite mezunu simdi.


Gecenlerde burada buyumus Vietnamli bir film yonetmeni ailesi ile ilgili bir belgesel yapmisti. Onu izlemeye gittim. Babasi 30 yil once savas sirasinda buraya gelmis.Orada askeri pilotmus. Komunizme karsi cikip ulkesini terketmis. Daha sonra kendisini vatan haini gibi hissetmis. Her zaman sucluluk yasamis. ABD'ye asla adapte olamamis. Bir tane bile arkadasi yokmus. Vietnamlilarla da arkadaslik kurmuyormus sucluluk hissinden dolayi. Ailesini 30 yildan beridir hic gormemis. Ailesi de ulkeyi terkettigi icin onu reddetmis zaten. Yani dertli mi dertli bir oyku. Cok zor bir surec multecilerin hayati.


Multeci olmak icin Birlesmis Milletlere basvuruluyor. Birlesmis Milletler, o kisiye bir ulke bulana kadar, o kisiyi baska bir ulkede bekletiyor. Bu bekleme sureci genelde cok stresli bilinmezliklerle dolu oldugu icin. Mesela Iran'li veya Afgan'li multeciler Turkiye'de 3-4 yil bekleyebiliyorlar. Sonra Birlesmis Milletler uygun bir ulke bulup o ulkeye gonderiyor multecileri.


Benim sehrimde farkli bolgelerde farkli mahalleler var. Bosna mahallesi, Somali mahallesi, Vietnam mahallesi gibi. Her mahallede o ulkeye ait bakkallar, restoranlar var. Biraz kendi aralarinda grublasiyorlar ama gayet normal bu egilim.



Multeciler bizim sehre genelde Katolik Vakfi tarasindan getiriliyor. Bu vakif ve devlet, insanlara ilk 6 ay maas bagliyor. Ingilizce dersi veriyor. Is bulmaya calisiyor. Eger is bulurlarsa bu yardim kesiliyor, bulamazlarsa bir miktar daha devam ediyorlar yardima. Gencler kolejlerde egitim alabiliyor.

20 yas altindaki insanlar muthis uyum sagliyor, okula gidip, Ingilizce'yi cabucak ogrenip guzel isler buluyorlar. Ama 30 yas ustu gelenler alisma surecinde cok zorlaniyor. Dili ogrenemiyorlar. Daha cok aci cekmis olduklarindan, gozlerinde hep bir keder var. Tek istedikleri huzurlu bir ortamda normal bir sekilde yasamak. Hicbir zaman buraya ait hissetmiyorlar kendini, ama cocuklarinin gelecegi adina burada kit kanaat yasamaya razilar.



Son birkac yildir yogun bir Irakli multeciler gelmekte. Benim epey bir Irak'li arkadasim oldu. Bu arkadaslar genelde Irak'ta iyi egitimler almis. Gecen hafta bir gazeteciyle tanistim mesela. Irak'ta savas sonrasi Sam'a gitmis. Orada gazatecilik yapmis. Ama Ingilizcesi o kadar kotu ki. Burada benzer bir is bulmasi cok zor. Adama cok uzuldum. Baska bir Irak'liya Ingilizce ogretmeye calisiyordum. Adamcagiz Arap harflerini bile okuyup yazamiyor birak Latin harflerini. Ingilizce'yi ogretmek de daha bir zorlasiyor bu durumda.

Farkli multeci gruplarinin farkli egilimleri var. Mesela Bosna'li multeciler cok modern, egitimli, cok iyi isleri var. Bosna'li bir multeci arkadasim var, devamli futbol hakkinda konusuyorr benle:)

Somali'li multecilerde kadinlar ile erkekler arasinda muthis bir ayrim var, erkekler birden fazla kadinla evli, bir duzine cocuklari var. Cok iyi niyetli misafirperver insanlar. Gulunce gozlerinin ici guluyor. Erkekleri fena asiliyor. Normal bir konusmayi yanlis anlayip evli miyim bekar miyim diye soruyorlar. Bu da kulturel farklilik, ne yaparsiniz artik?


Kuba'li multeciler cok acik fikirli genelde, dans muzik icice hayatlarinda, cok neseli insanlar. Seviyorum onlarla birlikte olmayi. Irak'li multeciler beni kendilerinden sayiyor. Turk tv'leri izledikleri icin Turk sanatcilari cok seviyorlar. Tabii en sevdikleri Ibrahim Tatlises. Benim de sevdigimi dusunup hemen onun adini soyluyoyorlar. Yeni gelenler arasinda Husnu Senlendirici'nin ismi de bol bol gecmekte.


Sonsoz: Amerika'da yaptigim en guzel seylerden biri, multeci grubunda gonullu destek olmakti. Hayatima cok sey katti. Bir kelime bile ogrenmek onlar icin cok onemli. Cocuklarinin odevlerine yardim etmek cok guzel. Cok farkli yasam oykuleri var. Onlarin yaninda savassiz bir ortamda dogup buyudugum icin sukurler ediyorum. Dogru duzgun egitim aldigim icin sukurler ediyorum. Ulkemi veya ailemi istedigim zaman gorme luksum oldugu icin sukur ediyorum. Onlardan cok sey ogreniyorum. Muziklerini, kulturlerini, yasam sekillerini. Bir ulkenin insanlari ile kisisel iliskiler kurmak, o ulke hakkindaki onyargilarinizi tamamen yok ediyor. Cok farkli bir deneyim.

Tavsiye: Eger sehrinizde multeci gruplar varsa siz de onlarla temasa gecip hayatinizi onlarin deneyimleriyle zenginlestirebilirsiniz. Hem de onlarin uyum surecine bir nebze katki saglarsiniz. Okulunuzda yabanci ogrenciler varsa onlarla ara sira gorusmeye calisin. Bazen o kadar kendimize odaklaniyoruz ki, hayatin anlamini kaciriyoruz. Baskalarina gonullu yardim etmeniz hayatinizi cok zenginlestirecek.

birkac Turk filmi

Bu aralar canim Turk filmi izlemek istedi. Soyle yeni cikanlar arasindan kayda deger birseyler var mi diye merak ettim. Oncelikle cok asiri derecede Turk filmi cekilmekteymis bunu gordum. Cogu izlenmeye degmeyecek kadar vasat. Dizi film ceker gibi Turk filmi cekiyorlar. Cok kisa surede, cok ozensizce, cok acemice filmler. Eline kamerayi alan film cekiyor. Oyuncular filmlerin ilk yarisinda birbirlerine ve rollerine alismamis gibi oynuyor. Cogu oyuncu kasapliktan oyunculuga terfi etmis gibi. Sanirim dizi sektorundeki patlama, Istanbul'da onune geleni oyuncu yapti. Bir iki dizide oynayan tipler de kendini oyuncu saniyor. ABD'de dizi oyunculugu ve sinema oyunculugu apayri seyler. Adamlarin, hangisini secerse secsin cok profosyonelce yaklasiyorlar islerine. Turk oyunculari bir hafta bir filmde, diger hafta bir dizide, baska bir hafta baska bir filmin setinde. Tabii hepsinde de vasat.


Neyse bu kadar film bollugu arasindan bir iki tanesini kismen begendim.


Ilk film Baska dilde ask: Bu film Ankara film festivalinin cogu odulunu topladi gecti. Konusu ilginc. Sagir ve dilsiz bir erkek ile cagri merkezinde calisan bir kadinin ask oykusu. Filmin baslarinda, Saadet Isil Aksoy'una partnerina cok yabanci kalmis, isinamamis gibi. Kiz kendini cok iyi kaptiramamis rolune. Ama Mert Firat muhtesem bir oyunculuk cikarmis. Filmin sonlarina dogru ofke patlamalari yasiyor Mert Firat. Bir sagir ve dilsizin bu ofkeli anlarini muhtesem otesi canlandirmis. Ben gercekten kendisini sagir ve dilsiz sandim. Ama degilmis tabii ki. Isila eksi Mert'e arti veriyorum bu filmde. Cagri merkezinin sorunlarinin dile getirilis seklini cok zayif ve cok yapay buldum. Ama insanlarin sagir ve dilsizlere karsi onyargilarini cok iyi dile getirmis film. Filme 10 uzerinden 6 veriyorum.



Ikinci film Vavien: Ben bu filmi cok cok begendim. Eksikleri kusurlari var tamam ama uzerine cok sey soylenecek bir film. Turkiye'de Istanbul'un Beyoglu sokaklari haricinde de bir yasam var ve bu yasam Turk sinemasinda cok da yerini bulmuyor. Turk entelinin icinde bulundugu depresif sorunlari anlatan filmlerden, Anadolu'nun cogu sehrinde yasanan somut sorunlari anlatan filmlere sira gelmiyor. Film iste bu boslugu gorup iyi tamamlamis. Film bana Amerikan bagimsiz filmlerini animsatti biraz.

Anadolu'nun cogu kentinde olan klasik evlikleri ve aile hayatini konu edinmekte film. Bir ev hanimi ve bir esnafin evliligi var. Filmde kari ile koca arasinda muthis bir iletisimsizlik var. Adam mutlulugu pavyonlarda ariyor (Anadolu'da ozellikle esnaf erkekler arasinda %100 aranilan bir yol). Adam oglunu devamli asagiliyor. Herhangi bir arkadaslik yok baba ile ogul arasinda. Ya da, kadinla kocasi arasinda herhangi bir arkadaslik yok. Bir paylasim yok. Bu iletisimsizlik ve paylasimsizlik da bireyler arasi nefreti doguruyor. Birbirlerine katlanamaz hale geliyor insanlar. Kadinlar egitimsiz ve saf, kocasi ne yaparsa yapsin yine de kabul ediyorlar. Kadinlarin gorevi yemek yapmak, erkeklerin gorevi para getirmek eve. Bu iki kosul saglandikca evlilikler bir sekilde gidiyor. Filmde erkek daha bir suclu gosterilse, kadinlarin da cok yanlislari var bu sakat evliliklerde.

Filmdeki tekrarlar biraz sikici, cok akillica planlanmamis bir iki nokta var. Biraz daha zaman harcanip, senaryodaki bazi gereksizlikler ve sacmaliklar azaltilsaymis, dunya sinemasinin kriterlerini karsilayan bir film olabilirmis. Ama cogunlukla begendim. Bir de filmde Tokat'in muthis dogasina yer verilmis. Oyunculuklar da cok basarili. Filme 10 uzerinden 8 veriyorum. Sanirim film Siyad odullerinin cougunu goturdu.



Bir diger film Kiz kardesim Mommo: Ismi Japon anime filmlerini cagristiyor, degil mi? Bu film fazlasiyla yurek burkan bir film. Cocuk yasta annesiz kalan iki kardesin oykusu. 9 yasindaki abi ve 6 yasindaki kucuk kiz kardes. Bu iki cocugun babalari cok sunepe bir tip oldugundan, cocuklarin anneleri oldugunde cocuklara dede bakmak zorunda kaliyor. Ama dede de felcli. Cok iyi biri ama imkanlari cok kisitli. Filmi izlerken cocuklarin icinde bulundugu caresizlik insanin yuregini buruyor. Keske Turkiye'de evlat edinme olayi biraz yayginlassa. 40'ina gelip hala 10binlerce dolar harcayarak 50 kez tup bebekle cocuk sahibi olmayan ciftlerin aklinin bir kosesinden, ihtiyaci olan kucuk bir cocugu evlat edinip onu bagrina basmak gecse. Ama nerede!!! Illa benim spermimden benim yumurtamdan ciksin o bebek mentalitesi hukum surmekte. Her neyse, bu filmde hersey cok dogal. Sanki film degilde bir belgesel. Bir koyde cekilmis film. Film boyunca dedenin radyoda dinledigi turkuler cok dertli, insani duman ediyor. Filmi izlerken cok hoslandim bu turkulerden bir turku manyagi olaraktan. Erkan Ogur'un seckisi turkuler. Yalniz filmin temposu cok yavas. Filmi izlerken bir yandan baska islerinizi yapabilirsiniz.

Sonsoz: Turk sinemasinin gunubirlik film cekme manitigindan kurtulmasi lazim. Biraz daha ozenle dunya ulkelerinde gosterilecek ve onlarla yarisacak daha cok filmimiz olur sanirim.

bahar geldi....

Bahar geldi, hosgeldi. Insan yasadigini tekrar hissediyor bu havalarda.




Yalniz insan su ciceklere dolu cimenlere yatip saatlerce gokyuzunu izlemek istiyor. Tehlikeli bir donem bu bahar mevsimi.

bir kisa film



Ben izlerken su facebook oyunlarini(farmville veya fishville) dusundum, onlara bir elestiri oldugunu, insanlarin evlerinden cikmadan bu oyunlarla gereginden fazla zaman gecirdigini ve disaridaki gercegi kacirdiklarina dair bir elestiri sandim. Meger bunlarin hicbiri degilmis. Sonu sasirtti beni...

Keyifli izlemeler