civil civil bir 2009

Ben yeni yilin, daha bir civil civil, cik-cikli gecmesi icin asagidaki sevimli seyi aldim evime. Tum evcil hayvanlar arasinda en zahmetsiz ve sorumlulugu en az olanin muhabbet kusu olduguna karar verdim. Evde yalniz biraktigimda icim titremez boylece.

nurvenur ve cankuş'u mutlu yillar diler hepinize...

Sunday in the Park with George


Bu tablo Seurat'in en onemli resimlerinden biri. Seurat cok kisa yasamis, sadece 32 yilcik. Resim stilinde nokta vurus teknigini getirmis. Bu teknigin resmi adi pointillism. Gunumuzdeki bilgisayar resimlerinde pixel mantigi yani. Her pixel'in yalniz bir renk degeri olabilir dijital resimlerde. Bu pixeller yan yana gelerek farkli renkleri veya objeleri algilamamizi saglar. Iste Seurat'ta farkli renklere kucuk fircalarini batirmis ve firca darbeleri ile renkleri ve nesneleri olusturmus resimlerinde. Ornegin mor bir gul yapmak icin, kirmizi ve mavi kucuk noktalar kullanmis. Uzaktan mor gibi gozuksede yakinlastiginizda gulun iki farkli renkten olustugunu goruyorsunuz. Asagidaki resim, pointillisme guzel bir ornek.


Ben bugun baslikla ayni adda olan bir muzikalden bahsedecegim.Muzikal ilk resimden uyarlanmis. Muzikal iki kisimdan olusmakta. Ilk kisimda, ilk resmin oykusu anlatilmakta birazcik. Resimdeki tum insanciklar karakterlesiyor, sahneye tasiniyor. Hepsinin bir oykusu olusuyor. Ressamda yerini buluyor bu oykude. Bu resmi yaparken karsilastigi zorluklar ve ozel hayati anlatilmakta. Ilk yarinin sonunda tum karakterler ilk tabloyu yaratiyorlar, sahnede bir sure dona kaliyorlar. Sanirim muzikalin en etkileyici sahnesi bu resmi sahnede gormekti. Ikinci yarida ise Seurat'in torununun modern sanat dunyasinda yasadigi guclukler anlatilmakta. Ben ilk yariyi daha cok sevdim.

Bu muzikal New York'ta yillarca sahnede kalmis. Bircok odul almis. Muzikler gercekten hostu. Canli canli izleyemesem de dvd'si keyif vericiydi.

Who the #$&% is Jackson Pollock??

Buralarda insanlar evlerinde gereksiz gordukleri esyalari, kiyafetleri bazi organizasyonlara bagisliyor. Bunlarin basinda Goodwill, Thrift Stores, Salvation Army var. Bu organizasyonlar bagislanan kiyafetleri ve ev esyalarini satip, elde ettikleri parayi hayir islerinde kullaniyorlar genelde.


Iste Who the ... is Jackson Pollack fimi de Thrift store'dan alinan bir tablonun Pollack'in tablosu olma ihtimalini arastiriyor. Bir gun kamyon soforu bir kadin bir arkadasina dogum gunu hediyesi almak icin bir Thrift store'a gidiyor. 5 dolara bir tablo buluyor ve aliyor. Arkadasi bu hediyeyi begenmiyor, kadinda tabloyu evinin bahcesinde diger esyalarla birlikte satisa cikariyor. Tek derdi bu tablodan kurtulmak. Bir resim ogretmeni geliyor evinin bahcesine ve bu resmin Jackson Pollack'a ait olabilecegini soyluyor. Tabii kadin Jackson Pollack'in kim oldugunu bilmiyor. Ama tabloyu o gun satmaktan vazgecip bir bilene gostermek istiyor. Internette Jackson Pollack'in tablolarinin milyon dolarlara satildigini ogreniyor ve gozlerinde dolar isaretleri parliyor varyemez amca gibi.


Bunun uzerine tabloyu sanat uzmanlari gosteriyor. Tablo tam bir Pollack resmi. Ama Pollack'in imzasi yok. Bu da sanat uzmanlarina ikiye ayiriyor. Bir kismi bu tablonun orijinal bir Pollack oldugunu dusunurken diger bir kismi olmadigini dusunuyor. Bir Pollack resminin imitasyonunun imkansizligini bilselerde tabloya Pollack tablosu diyemiyorlar. Somut deliller cok onemli tablonun sahte olmadigina dair. Kadin bir sanat dedektifi tutuyor. Bu detektif Pollack'in atolyesine gidip boya ornekleri topluyor, el izi ornekleri topluyor. Cok ince bir arastirma yapıyor, imza olmamasina ragmen tablonun arkasinda Pollack'in parmak izini buluyor. Ama bu delilleri cok unlu muzelerin sanat uzmanlari kabul etmiyor. Parmak izi, sanat tarihinde pek delil kabul edilmiyor. Yine de bazi resim galeriler kadina 5 milyon dolar teklif ediyor. Kadin resmi 9 milyon asagiya vermeyecegini soyluyor ve hala bekliyor. Tabii kamyon soforu kadin, bu surec icinde resmen Pollack uzmani oluyor, tum onemli sanat uzmanlari ile gorusuyor, kendisini bu konuda egitiyor. Sanat anlaminda kisa surede bir evrim geciriyor.



Filmi ben cok ilginc buldum. Hem Pollack hakkinda cok sey ogrendim. Resimlerini yere serdigi buyuk kanvaslarin uzerine rastgele boya dagitimi teknigi ile yapiyor. Tabii ki kisacik yasaminda tablolarina alici bulmakta hep zorlaniyor. Zengin bir hayati olmuyor. Alkolizmin etkisinden omur boyu kurtulamiyor. 44 yasinda bir trafik kazasinda oluyor. Asaigidaki tablosu, 140 milyon dolara alici buluyor 2006 senesinde. Dunyada satilan en pahali tablolardan biri.


Filmde ayrica bir tabloya nasil paha bicildigi, kimlerin onayindan sonra degerinin ve orjinalliginin anlasildigi gosterilmekte. Degisik bir proses. Kamyon soforu kadinin tablosunun Pollack oldugunu dusunseler bile sanat galerilerinin milyon dolarlar verip riske girmek istmemeleri anlatilmakta. Ben izlerken bilgilendim, eglendim, ogrendim. Bir de Pollack'in en az uc resmini kendi gozlerimle gordugum icin de mutlu oldum.

nurvenur berber'de


ABD'ye gelen tum Turklerin sikayet ettigi bir konu berberler ve kuaforler. Kiz kismimiz Turkiye'deki uyduruk mahalle kuaforlerini bile burada done done ariyor. Erkek kismimiz, hic bir zaman saclarindan memnun kalmadan berberden cikiyor. Bazi kiz arkadaslar Turkiye'ye gitmeyi bekliyor sac kestirmek icin. Bazi erkek arkadaslar berbere gitmek yerine evlerine bir ustura makinesi alip kendilerini, eslerine veya arkadaslarina emanet ediyor. Zamanla sekilsiz kesimlere 10larca dolar vermeye alisiyoruz ama icimize hic sinmiyor saclarimiz.

Turk kuaforlerimizin el cabuklugu, sekil vermedeki becerileri ancak buraya gelip bu beceriksiz kuaforlerle karsilasinca anlasiliyor. Sanirim bizim kuaforler kucuklukten cirak olarak yetistikleri icin cok daha ustalar islerinde.


ABD kuaforleri ile Turk kuaforleri arasindaki bir fark ABD'de kadin berberi erkek berberi diye bir ayrim yok, hepimiz ayni yerlere gidiyoruz.

Baska bir fark ise, sac kesme isinden sonra bir ustanin gelip saci kontrol etmesi, iki insanin elinden geciyor sacimiz, yine de birseye benzemiyor. Bir de elimize bir aynanin verilip saca kesimini kontrol altina almamiz saglanmakta. Baska bir fark gelmiyor aklima simdi.
Sonuc: Turkiye'de kuaforlerin, berberlerin kiymetini bilin, hakettikleri bahsisleri vermekten kacinmayin:)

ayna ayna


aynadan bakan benim
küçük gotamacık
duvarlardan karşına çıkan
aynalardan hayalini çalan
mahabbet olup vücudunu saran
küçük câriyen
nigâr-i çîn

nigâr-i çîn
bin bir aynada oynar
ayna ayna içindedir
nigâr-i çîn
nigâr-i çînin içinde
ve zaman
zamanın dışında

uzat ellerini küçük gotamacık
hayal hayal içinde
dünya bir hayal dolabıdır
aynalardan geçer
küçük gotamacık
çok sürmeden hayallerimiz
aynaların arkasından geçer

aynaya bakan benim
hayal annemin oğlu
bodhista gotama

dünyada en güzel şey
seni buldum
artık hiç bir şey istemem
küçük câriyem nigâr-i çîn
uzat ellerini
aynaların dışına çıkalım

-Asaf Halet Celebi

bayram turkusu

Buralarda bayram sevinci, nesesi, telasi hissedemiyoruz maalesef. Dogrusu Turkiye'deyken her bayramin birbirine benzemesinden, ayni ziyaretcilerin ayni sira ile gelmesinden, sadece bayramda gordugum insanlarla her bayram ayni muhabbeti yapmaktan pek bir sikayetciydim. Zaten cocukluk bittikten sonra tam bir sorumluluklar silsilesi haline gelmisti bayram, bayram temizligi, bayram yemegi, bayram tatlisi, biriken bulasiklar. Ama iste burada bu kirli isler ve bayramin monotonlugu hatirlanmiyor. Insan yoksun olunca birden olayin guzel yonlerine odaklaniyor, birden ozlem kapliyor icini, bayram sabahi kahvaltisinda tum aileyle birlikte olmayi, limon kolonyasi-kahve-sigara karisimi kokan oturma odasini, arka fonda calan muzigin-muhabbetle-cocuk sesleriyle karisimini ozluyor. Sonra Trt fm'i acip baska bir mekanda bayram yasandigini hatirlatmak istiyor kendine bir iki saatligine de olsa. Sonra radyoda hoslandigi bir turkuyle karsilasip burada paylasmak istiyor. Bir bayramda boyle geciyor gurbette. Iyi bayramlar Turkiye...

Bengi Baglama Uclusu'nden Kaytagi- Gunesinden Bahcesinden Albumunden
Kaytagi - Bengi Baglama Uclusu

km.

"Farlarin aydinlattigi levhalarda kilometreyi gosteren rakamlar surekli buyuyordu. Varacagi sehrin degil, ayrildigi sehrin uzakligi yaziliydi...."
-Murat Yalcin


Fotografim: Brown County,Indiana'dan