Yagmur Ormanlari

Costa Rica'da ilk duragimiz Monteverde idi. San Jose'den su otobusle yola ciktik.

Costa Rica'da da bizde oldugu gibi yolda mola veriliyor. Bu fotograf bir moladan. Monteverde'de bulutlar daglarin bir kismina yogunlasiyorlar. O bolgeler bulutlarin icinde. Bu yuzden de adi aslinda Cloud Forest olarak gecmekte. Bu ormanlar, su ana kadar gordugum en yogun yesile sahip. Cogu zaman gokyuzu gozukmuyor. Yer, gok yesil bu ormanlarda. Tabii tek bir kuru nokta yok. Yogun nemli, 10 derece sicakliginda, devamli yagmurun cisiledigi bir orman.

Iste fotograflarla bulut ormanlari...





Yagmur ormanlarinda yukarida sagda goruldugu uzere, bir agac uzerinde 50 ile 70 arasi farkli bitki turu yasamakta. Agacin her katmani farkli farkli.



Bir de yagmur ormanlari uc kisimli. En alcak kisim en nemli bolum, az isik alan bolum. En yuksek bolume canopy denilmekte. Su asagi fotograf ust bolumden gorunus. Tabii her kisimda farkli bitki turleri ve canlilar yasiyor. Ust kismi gormek icin zipline turlari duzenleniyor. Adrenalin severler icin zipline yapilmasi gerekenler arasinda Monteverde'de.






Son bir iki soz: Costa Rica'nin en soguk bolgesi burasiydi. Geceleri cok ruzgarli oluyor. Ocak Subat yagmurun en az oldugu zamanlar. Costa Rica'nin en gorulesi bolgesi de burasi.En az 3 gun kalinmali. Simdilik bu kadar.

ohhh vooohmaaannn

Gunun dilime pelesenek olan sarkisi Kaybedenler Klubunden. Soundtrack albumu blues agirlikli pek bir leziz olmus. My Woman haricinde, Wake ve Get misunderstood da hic fena degil.

Fena yakaliyor, bagimlilik yapiyor. Ohhh womannn diyorum sabahtan beri. Hem kizin, hem oglanin ses tinisi cok hos.




Kaybedenler Klubu de film olarak fena degil. Istanbul manzalari, Kadikoy sokaklari, yeni cagin iliskileri, yeni cagin Turk erkekleri ("gitme" diyemeyen) iyi yansitilmis. Bu yeni cagin Turk erkekleri daha coook kiz kaciracaklar ulkeden.

Ben Istanbul'lu olmadigim halde Kadikoy sokaklari en zevk aldigim, rahat ettigim yer Istanbul'da. Istanbul'da cogu zamani orada gecirenler icin daha bir cagrisimli olabilir film.

haberin var mi?

Bazi gunler kafamin icinde calinan sarkilar esliginde uyaniyorum. Kim seciyor bu sarkiyi gece boyunca kafamda bilmiyorum. Bu sabah kafamin icinde tekrar tekrar calinan sarki "haberin var mi" idi. Fikret Kizilok'un neredeyse 20 yildir faniyim. Bilmedigim sarkisi yoktur. Bu da iclerinde en sevdiklerimden. Giriste celloyu cok seviyorum. Sonrasinda gelen Orhan Gencebay tarzi nagmeyi de. Bagirarak soylemeyi de. Icimden de gunun sarkisi modunda paylasmak geldi.

Ahmed Arif'in sozleri Fikret Kizilok'un muzigiyle Haberin var mi gelsin!!!



Buyuksun Fikret Kizilok!!!

Bal

Bu filmin basrolunde ne Erdal Besikcioglu var, ne de Yusuf'u canlandiran kucuk oyuncu. Basrol tamamen Camlihemsin'in dogasi. Semih Kaplanoglu cok guzel kullanmis doga'nin guzelligini. Camlihemsin'e de gidelim, gorelim, ormaninda kaybolalim, irmak kenarinda serinleyelim istegi uyaniyor insanda. Bolgenin tanitimina cok degerli bir katki. Ormanin ici, bana yagmur ormanlarini hatirlatti. O kadar uzaga gitmek gerekmiyormus meger boyle bir ormani gormek icin.


Filmin icindeki sessizlik bogucu bir sessizlik degil. Doganin ezgisi filmin muzigi olmus. Tum goruntuler ustaca. Anlatilan hikaye hemen sariyor insani ve  film akip gidiyor.  Sanirim uclemenin ilk filminde ben biraz bunalmistim. Fazla Nuri Bilge kokuyordu ilk film, ama Bal daha otontik daha bir Semih Kaplanoglu geldi bana. Hikaye yavas yavas oturmus. 


Filmdeki oyunculuklar cok sahici, cok dogal. Sanki o aile Camlihemsin'de yasiyor da, biz de onlari bir pencereden izliyormusuz havasi var. Filmde, Erdal Besikcioglu hayranligimiz daha bir katmerlendi. Sevgi dolu, oyunbaz bir babayi layigiyla yerine getirmis. Sara krizi gecirme sahnesinde cok basarili. Kucuk oyuncu Yusuf sanki film setinde degil gibi. Kurdele alma istegi, herkesin onunde daha bir alevlenen kekemeligi, bir turlu kurdeleyi alamamasi, kendi kurdele alma telasimi hatirlatti bana. Kurdele alip sevincle eve kostugumu hatirliyorum ayni Yusuf gibi. Bir cocugun kekemeligi de ne sikintili bir durum. Amerika'da ilkokullarda konusma terapistleri var. Herhangi bir konusma bozuklugunda, ya da soylenemeyen harflerde onlar devreye giriyor. Keske Turkiye'deki ilkokullarda da boyle konusma terapistleri olsa.



Filmde evin babasini bekleme surecinin stresi de guzel yansitilmisti. Ve kapanis sahnesi bir tablo gibi.

Filmde sut icmeyi sevmeyen Yusuf, kumesten taze yumurta alir, ve agzina bir parmak bal calar. Boylece Semih Kaplanoglu'nun Sut-Yumurta-Bal uclemesi son bulur. Bal bu ucleme icerisinde benim favorim oldu. Balin fragmani soyle:



Sonsoz: Aldigi tum odulleri sonuna kadar haketmis cok huzurlu, cok sevimli bir film. Hersey yerli yerinde filmde.Eline saglik Semih Kaplanoglu!!!

dallari basti bahar

Bahar geldi, tum agaclar ciceklendi buralarda. Cicekler mis gibi kokuyor caddelerde, parklarda. Dun arabada giderken su kareyi cektim.Hem araba kullanip hem fotograf cekince boyle bir kare cikmis. Gunun karesi tadinda paylasayim.

Uzunca bir yol. Sagli sollu dallari ciceklenmis agaclarla kapliydi. Goz alabildigince beyaz ciceklerin arasindan gecmek yasamin guzelligini hissettirdi.

Behzat C.

Amerika'ya geldim geleli ilk kez bir Turk dizisi izliyorum. Ankara ozlemine birebir geliyor dizi. Benim alisveris ettigim yerlere gidiyorlar, yemek yedigim restoranlara, kafelere ugruyorlar. Kizilay'a, Sakaraya'ya, Ulus'a, Tunali'ya, Bahceli'ye her bir yerlere gidiyorlar. Sanirim fotograf makinesiyle cektiklerinden insanlar arasinda cekim yapmalari daha kolay oluyor. Merak ediyorum Ankara'lilarin reaksiyonunu bu dizi cekimlerinde.


Tabii ben geldim geleli Ankara cok degismis. Her kose basi Alisveris merkezi olmus. Mesela Sevket'in calistigi AVM'yi hic bilmiyorum. Dizi Ankara'nin bilmedigim ne cok yonu varmis diye dusunduruyor. Bilmedigim ne cok yasamlar, semtler varmis Ankara'da. Ne cok sey yapmamisim Ankara'da. Bazi seyleri iyi ki yasamamisim, bazilarini kacirmisim. Bizim bolumun elemanlari duzenli pilli dinlemeye giderlerdi mesela. Hic gitmedim onlarla. Kacirmisim canli pilli bebek dinlemeyi. Maltepede ki pavyonlarin onunden cok gecmisimdir de, iclerine tabii hic girmedim. Ama hep merak etmisimdir:) Behzat C sayesinde Ankara pavyonlari nasilmis ogreniyoruz:) Pavyondayken Gonul hep ayni sarkiyi soyluyor yalniz, degistirse arada bir iyi olacak.

Erdal Besikcioglu resmen dokturuyor dizide. Bu ne kadar iyi oyunculuktur ya!! Harun'un, Akbaba'nin ve Hayalet'in de tiyatro egitimleri aldigi nasil da belli oluyor. Dizide de Ankara devlet tiyatrosunun agirligi hissediliyor. Ankara'nin en ozledigim yanlarindan biri muhtesem devlet tiyatrolaridir. Tum oyuncular cok kalitelidir. Ah Ankara'da olup Bir Delinin Hatira Defteri'ne gitmek vardi.


Dizinin favori bolumu benim icin 10.bolumdu. Politik anlamda cok cesurlardi o bolumde. Profesorun olduruldugu bolum de bilineni gosterme anlaminda iyiydi. 4.bolumun son sahnesi de cok damardi. Akbaba dokturmustu. Bazi bolumlerdeki cinayet vakalari gereginden fazla dalli budakli oluyor. Turkiye'de o kadar alengirli cinayet isleniyor mu bilemiyorum. Bazen sonunu iyi baglayamiyorlar. Cok calistiklari belli. Bu da son bolumlerde kalite dususune sebep oluyor. Sule ilk bolumlerde bilge bilge laflar ediyordu, artik kalmadi o aciksozlulugu. Kufurlerde de bir azalma goruluyor, ben dizideki tum kufurleri seviyorum. Dizi  90 dakika yerine 60 dakika falan olsa belki kalite dususu bu kadar olmaz. Dogrusu izlerken de bazen bu sure uzunlugu yoruyor adami. Turk dizileri amma uzun ya. Bu arada Behzat'la Bahar'in kimyasi hic tutmuyor. Bahar'i hic sevmiyorum, bir sekilde gonderseler diziden. Savci Esra daha uygun Behzat'a.

Pilli Bebek'ten Bak ile bitirelim.


Sonsoz: Bir CSI , bir Dexter degil belki ama bir Ankara polisiyesi Behzat C. Sirada Emrah Serbes'in Son Hafriyat'i ve Her Temas Iz Birakir'ini okumak var.