the oscar goes to...

Hayatimda ilk kez Oskar'i canli izleme serefine erdim. Ben arada sov falan yaparlar diye umud ediyordum. Ya da odul alip verenlerin espriler yapacagini saniyordum. Tarihe gececek sozler edecekler diye umutlandim ama nafile. Sunum yapan sanatcilar heyecandan konusamadi. Cogunun eli ayagina dolasti. George Clooney gibi bir adam heyecandan onune bakarak sunum yapti.Nicole Kidman bile sahneye cikarken heyecanlandi. Sesi titredi. Ilginc o kadar filmde oynuyorlar, odulu izleyenlerin cogunu tanyorlar ama heyecandan konusamiyorlar.

Heyecanlanmayan tek insan prototipleri Coen kardesler oldu. Adamlari gorunce o piskopat filmlerin nereden ciktigi anlasiliyor. Ozellikle Ethan Coen. Adamda ne bir mimik var, ne soyleyecegi bir sey. En iyi senaryo uyarlamasi, en iyi yonetmen, en iyi film odullerini aldilar. Ethan hepsinde sadece tesekkur etti, ne guldu, ne mutlu oldu. Joel Coen azicik daha uzun konustu. Ama dediginin ozunu anlamak icin bir iki doktora daha yapmam gerekecek.

En iyi yabanci film odulu benim icin onemli olur genelde, biraz hayal kirikligina ugradim. Yine, yeni, yeniden bir 2. dunya savasi zamaninda yahudi kampi. Ayni hikaye, biktim artik yahudi soykirimi filmlerinden.

Odul listesindeki filmlerden Juno, The Diving Bell and the Butterfly, ve Sweeney Todd filmlerini izlemeyi planlamaktayim. No Country for Old Men'i birkac yil sonra belki bir kez daha Turkce alt-yazili olarak izlerim, belki Teksas aksanindan dolayi film hic birsey hissettirmedi bana. Belki Edith Piaf'i da odul alan ablamizin odul anindakini duygularini ictenlkle yasamasindan dolayi izleyebilirim. Sirf bu yuzden, yoksa pek ilgimi cekmemisti buraya geldiginde.

Kisa anime film 2008 Oskar odulu "Peter&the Wolf" filmine gitti. Hos bir filmmis. Youtube'de bir zamanlar vardi ama kaldirilmis.

bir ay tutulur Saturn'le birlikte..

Dun aksam elimde cayimla yarim saat ay tutulmasini izledim, bu sogukta. Gunes tutulmasi kadar etkili bir olay olmasa da gokyuzunun guzelliklerine dair hos bir olay. Zaten bana tek basina dolunayda yetebiliyor. Dun aksam acaba dandik bir teleskop mu alsam diye dusundum. Su Saturn'u tum halkalariyla gorebilmek isterdim. Asagidak fotografta Saturn sadece sol kosede bir noktaciktan ibaret, artik bu haliyle yetindik dun aksam.

piano+banjo


Chick Corea ile Bela Fleck"in bir konserine gittim. Chick Corea dunyaca unlu cok yetenekli bir jazz pianisti. Bela Fleck ise banjo aletini dunyada en iyi calanlar arasindaymis. Piyano ile banjoda degisik bir ikili olmus. Super diyemeyecegim ama farkli. Dun aksamki konserden en cok hosuma giden parca su oldu.

grammy

Grammy'den yilin albumu odulunu alan Herbie Hancock'un River: The Joni Letters'dan iki parca.



Bach

Gunun klasik muzik parcasi :



Gunun Albumu: Bach for Meditation (Naxos yayinlari)

Bobby Mcferrin

Bobby Mcferrin ve Richard Bona'dan hos bir emprovizasyon..

persepolis

Bir Iran filmi daha ekleyeyim bloguma. Ust uste iki Iran filmi olacak ama, ne yapalim artik. Bu filmi yazmasam olmaz.


Persepolis cok hos bir siyah-beyaz cizgi film. Yonetmenin hayat hikayesini cizgilerle anlattigi cizgi romandan uyarlanmis. Cizgiler aynen aktarilmis filme. Iran rejimini anlatmasina ragmen filmin anadili Fransizca.

Kucuklugunde rejim degisikligini yasayan kafasi dinle, siyasetle, dogru ve yanlisin tanimiyla cok karisiktir. Allahla konusmaktadir. Buyuyunce peygamber olmayi hedeflemektedir. Ama amcasi solculuktan idam edilince Allah'a kuser. Amcasinin ve diger insanlarin idam edilmesinin adil olmadigini dusunmektedir.

Biraz buyuyunce heavy metal gruplari dinlemeye baslar. Gizli gizli kasetler satin almaktadir. Polislere kasetleri kaptirmamak icin tum yaraticiligiyla degisik yalanlar uretmeye baslar.

Iran-Irak savasi basladiginda ailesi onu Viyana'ya gonderir daha iyi bir egitim almasi ve daha huzurlu bir ortamda buyumesi icin. Viyana'da genc kizlik donemini gecirir. Burada kimlik bunalimi yasar. Asik olur. Aldatilir. Bunalima girer. Genc kizligin ve yabanciligin yasattigi tum sorunlardan bunalir, depresyona girer ve Tahran'a tekrar donmeye karar verir. Burada once bunalimini atlatir. Sonra sanat okuluna baslar, tekrar asik olur. Evlenir, bosanir. Sonra tekrar kendini yabanci bir ulkede bulur.



Film insani siyasi olarak oldukca dusunduyor. Ozellikle gecmisinde darbe ve acilar olan biz Turkiye'lileri oldukca empati kurabiliyor filmin kahramanlari ile. Aile icinde konusulanlarin ilkokul cocuklari arasinda bile siyasi bolunmeye nasil sebep olabilecegi gosteriliyor. Ayni sekilde bati ulkelerinin savasa bakis acisini, dogululara olan onyargili bakis acisini da cok iyi gosteriyor. Kafede oturup savas tartismalari yapmakla savasi yasamak arasinda ucurumsal farklar oldugunu gosteriyor. Yabanci bir ulkede, nereden geldigini inkar etmenin ne kadar aci oldugunu gosteriyor.



Sadece siyasi ve uzucu bir film de degil. Icinde duygu dalgalanmalari var. Ask var. Kahkalarla guldugum sahneler var. Marjane'in anneannesinin Marjane'e ogutleri var. Marjane'in anneannesi filmde en ilginc ve guclu karakterlerden. Marjane'e dogru yolu gosteren, kararlarini almada yardimci olan, feminist bir anneanne. En cok da Marjane'e nerede olursa olsun kendisine karsi durust olmasini ogutlemekte.



Izlenesi bir film. Muzikleri de cok basarili. Soundtrack albumu alinip, tekrar tekrar dinlebilir. Muziklerden iki ornek.