Seraphine

Seraphine'i Fransiz film festivali cercevesinde izledim. Seraphine temizlikcilikle, camasir yikamakla para kazanmaya calisan ve bu kazandigi tum parayi da resim malzemelerine yatiran bir ressam. Evini temizledigi bir resim elestirmenine, yaptigi bir resmi gosteriyor ve ilgiyle karsilaniyor. Ama savas yillari oldugundan bu ilgi cabucak unutuluyor. Yillar sonra bu elestirmenin onu tekrar bulmasiyla resimleri un kazaniyor. Ama Seraphine bu unden pek faydalanamiyor. Yasaminin son yillarini akil hastanesinde geciriyor. 


Boya malzemelerini kendi yapiyor cogunlukla. Farkli malzemeler kullandigindan resimlerinde renkler cok canli ve farkli. Gece mum isiginda yapiyor resimlerini. Resimlerdeki ayrintilar ve dokular cok hos.


Film biraz yavas ilerliyor. Ama 1915 ve 1930 yillari arasinda devrin goruntuleri hos. Tabii Seraphine gibi farkli bir ressamin yasam oykusunu ogrenmek ve resimlerini izlemek filmi guzel kiliyor.

Nodame Cantabile

Katildigim konferanslardan birinde animasyon filmlerinden bahsediyorduk yanimda oturan arkadasla. Icinde savas olan mangalari sevmedigimi soyleyince bana Nodame Cantabile'yi tavsiye etti. Ben de manga sever biri olarak basladim seyretmeye.
 Filmin bas karakterleri konservatuar ogrencileri. Nodame tum ruhuyla piyano calabilen bir yetenek. Ust siniflarlardan Chiaki sef olmak isteyen cok yetenekli, cok cekici, yakisikli biri. Chiaki Nodame'yi calistirirken ikisi arasinda ask doguyor. Dizi boyunca bol bol muzik dinliyorsunuz, akillica laflar isitiyorsunuz. Calinan muzik parcalari en iyi yorumcular tarafindan yorumlanmis. Muziklerinden cok keyif aliyorum.


Cok rahatlatici bir manga serisi. Muzikler calinirken ben baska islerle ugrasiyorum bazen. Bir yaniniz hala Japon cizgi filmlerinden hoslaniyorsa siddetle tavsiye ediyorum.
Iste kucuk bir bolum youtube'dan ( youtube acilmis galiba, vatana millete hayirli olsun. )

saksi alternatifleri

Kiyiya koseye saklanan ayrintilarin fotograflarini cekerken farkli dusuncelerin urunu olan su saksilar gozume carpmis.

Kesilmis bir agacin kutugunu degerlendirmenin en guzel yolu. Bu saksi fikri nadide sehrim Louisville'den.

Eskiyen ayakkabilari atmak yerine saksi yapmak hic akliniza geldi mi? Bu fotografim Viyana'dan.

Ya da kullanilmayan eski demlikleri su guzelim ciceklerle donatmak. Bu fotografim da Isvicre'den.
Yaraticiligi kullanarak objeleri farkli amaclarla kullanmak pek hos.

vahsi bati

Bu aralar vahsi batidayim. Silikon vadisine bu kadar yakin oldugum halde kovboylarin arasindayim. Gercek kovboylari gormek sasirtici benim icin. Onlar sadece benim cocuklugumda pazar sabahlari izledigimiz filmlerin karakteri. Filmler haricinde kovboy yasaminin bir yerlerde devam etmesi cok surreal geliyor bana. Bilgisayarlarin, teknolojinin, sehir hayatinin icine gomulunce bu tur yasamlari sadece tv kutusunda gectigini saniyormusum. Oysaki Kaliforniya'da hala kovboylar at ciftliklerinde yasamlarini surdurmekteymis.


Bu aralar atlar, keciler, tavuklarla, kopeklerle dolu bir ciftlikte kaliyorum. Sabahlari taze yumurta yiyorum. Tavuklarin altindan yumurta almak cocuklugumu hatirlatiyor. Sehrin isiklarindan uzakta bir yer ciftlik. Bu da geceleri milyonlarca yildizi gormemi sagliyor.

Bizim ciftlikte bir normal at, bir pony cinsi at var. Eger firsat bulursam ata binecegim yarin. Dun at (Sisi) oylesine kosuyordu, ben de bir iki fotografini cektim onun.





Birkac gundur ciftlikte topragin ustune uzanip calisiyorum. Bilgisayarla degilde kagit ustunde calismak daha iyi bu kosullarda. Arada bir keci gelip yokluyor beni. Ne yaptigimi anlamaya calisiyor. Bal rengi gozleri olan bembeyaz bir keci. Modern hayatta keci sakali diye adlandirilan sakalin keciden geldigini harbiden goruyorum. Kopek gelip dizlerimin ustune yatiyor. Onu oksuyorum, onunla oynuyorum, hosuna gidiyor. Turkiye'deyken kopeklerden tirsmasam da dokunamazdim, sevemezdim onlari. Artik onlarla oynayabiliyorum. Bu da ABD'nin kazandirdigi bir arti bana. Calisma mekanim ve keci asagida.


Canim sikilinca komsu ciftliklerin oralarda dolasiyorum.Herkeslerin ati var ciftliklerinde.




Su atlar komsu ciftlikten. At gibi yiyor deyimini de cevremdekiler atlardan goruyorum. At bakimi zor ve atlar cok yiyor. At'i satin almak ucuzmus ama bakmak cok pahaliymis. Dun nallarini takmak icin biri geldi, ne kadar zaman alici ve yorucu bir ismis ati nallamak. Ati timar etmek, fircalamak bir o kadar zaman alici. At sahibi olamam sanirim ben.



Cevredeki daglar agacsiz, kurak. Bana biraz Ic Anadolu'nun dogasini hatirlatiyor.




Sonuc: Kaliforniya'da sadece yuksek teknoloji degil, dogal yasam da bulunabilirmis. Ciftlik hayati pek bir rahatlatici imis. Hayvanlarla icice olmak, onlarin sakin yasamlarini gozlemlemek, topragin ustunde yatmak insani arindirir, beyni ve vucudu daha iyi calistirirmis. Mutluluga belki de en ilkel sekilde yasamakla ulasilirmis.