sansur

Kendimi dusunce suclusu gibi hissettim :(((

gunun jazz tinisi

Eger yogunsam buraya birsey postalayamiyorsam, dinledigim muzik parcalari imdadima kosuyor. Biraz once dinledigim Peace'i paylasayim Tommy Flanagan'dan.

Peace - Tommy Flanagan

okuma keyfi

Uzun ara sonra bir fotografimi begeniyorum ve hemen burada yayinliyorum.

Bu fotografima su aralar keyifle okudugum Haruki Murakami'nin After Dark kitabindan bir satir eslik etsin.

"Wherever the intention of each might lie, we are together being carried along at the same speed down the same river of time."

Bir de kitapta bolca dinlenilen jazz parcalarindan bir tanesi gelsin. "Five Spot After Dark". Trambon'da Curtis Feller, tam da kitapta oldugu gibi.

taxi driver, the brave one' a karsi

Bir baslikta 2 farkli film. Ikisinin ortak noktalari bolca. Benim acimdan en oncelikli ortak nokta: iki filmin de basrol oyuncusu kendilerinde insanlari yargilama hakki goruyor. Bu yargilama sonucu yargilanan kotu damgasi yerse, cezalarini vermek de basrol oyuncularimiza dusuyor. Bu fikirdeki baska bir yapim da, su anda ABD'nin en cok izlenen dizileri arasinda olan Dexter. Dexter de kendisine gore kotu olanlari, icindeki oldurme gudusu ve kan sevgisi ile bir guzel paramparca ediyor.


Bu filmlerin diger bir ortak noktasi, gunde bes ogun et yemekten vahsilik derecesine ermis, silahi herseyden cok seven bir topluma: "Silah alin bakin, etraf kotu insanlarla dolu, hem ne olur ne olmaz, kendinizi korumus da olursunuz. Zaten dunyadaki tek iyi insan sizsiniz, siz eger birinin kotu olduguna karar verirseniz, biri sinirinizi bozarsa pat diye silahinizi cikarip o kisiyi oldurebilirsiniz, kendinizi hakli cikartabilecek vicdaninizi rahatlatacak bir seebep elbet bulunur, ne de olsa siz toplumun yuz karalarini ortadan kaldiriyorsunuz, kendinize kutsal bir gorev secmissiniz, hemen yargilayin ve infazi gerceklestirin", mesajlarinin verilmesi. Bu kadar silah sever bir toplumda, bu kadar sebepsiz cinayetlerin gerceklestigi bir toplumda bu filmlerin neden tepki almadigini anlamiyorum.Insanlar icindeki vahsilige gerekce buluyor ve boyle gerekceleri olan filmleri izlemeye bayiliyor. "Bir insan, kendisinde baska bir insani oldurme hakkini nasil bulur, eger baskasini olduruyorsa kendisi de bir toplum supruntusu degil midir?" diye bir yaklasim getiren de yok bu filmlerle ve Dexter ile ilgili.


Taxi Driver ve The Brave One'in diger ortak hususlari, ikisinin de New York'ta gecmesi ve ikisinde de Jodie Foster'in oynamasi. 1976'da 14 yasinda Taxi Driver'da fahise rolundeki kucucuk Jodie, 31 yil sonra ayni temali bir filmde infazciyi oynuyor. Hem de Robert De Niro'dan cok daha acimasiz ve oldurme isinde cok daha usta olan bir infazci. Hirs yapmis kendine zamaninda sanirim.


Taxi Driver'in kisaca oykusu: askerlik sonrasi is bulmakta zorlanan Travis, careyi gece taksi soforu olarak kendini New York caddelerinde atmakta bulur. Yalniz basina yasar, tek basina 3'u arka arkaya gosterilen fimlere takilir, bir siyasi parti icin calisan Betsy'den hoslanir, aralarinda guclu bir elektrik akimi olusur ama Betsy'i ilk bulusmada porno filme goturmesi, iliskilerini baslamadan bitirir. Zamanla yalnizligin ve gece soforlugunun verdigi etki ile toplumu yuz karalarindan temizleme gorevini ustlenir kendine. Yagan yagmurun bile etraftaki pislikleri temizledigini dusunur. Filmden ilginc bir replik:
-"On every street in every city, there's a nobody who dreams of being a somebody." Artik ne demekse:)


The Brave One'in oykusu: Sevgilisi (Lost'un Said'i olmakta sevgili, ama sadece 5 dakika gozukuyor filmde, sirf onun icin izlemeyin derim) ile Central park'ta gecenin bir yarisi yuruyen ciftimizi, sehrin supruntu tipleri rahatsiz eder, onlari soymaya calisir, Lost'un Said'i bunlara karsi koyar ve elimizde olu bir lost'un Said'i kalir:) Sonra Jodie yasamdan elini ayagini ceker, sonra sonra bir silah alir kendine, asil amaci kendini korumak ve sevgilisini oldurenlerden ocunu almaktir, ama zamanla sinirini bozani oldurmeye baslar ve filmin sonunda da kendini tamamen bu topum dusmanlarini oldurmeye adar. Cok siradan bir film bence. Bizi Jodie'nin yerine koymaya ve suclulari oldurme isteginin hakliligina o kadar zorluyor ki, cok yapaylasiyor.

Filmlerden tabii ki taxi driver cok daha basarili, akilda kalir nitelikte. Martin Scorsese'nin bir New York filmi cunku. Herseye ragmen sevimliligini yitirmeyen, zamanla piskopatlasan, mahallenin delikanlisi Robert De Niro'nun filmi. Kahveye takilan, asiri fasist olan, sadece porno film izleyen, gazeteden-siyasetten habersiz, gece taksi soforlugu sirasinda kafayi hafiften siyiran bir Robert. Iste boyle bir Robert "scum" denilen halkin supruntusunu temizleme istegi duyuyor, kafayi bu istegine takip piskopatligin sinirlarini zorluyor filmde. Aranilirsa elestirilecek nokta cok bulunur da, senaryodaki mantiksizliklari cok kurcalamayayim. Herseye ragmen sinematograf acisindan basarili, aradan gecen onca yilla birlikte de klasiklesmis. Ha bir de Harvey Keitel'in genclik halini gormek mumkun filmde. Filmin sevdigim tema muziklerinden birini koyarak yazimi bitireyim.

Saksafonda Bernard Herrmann acayip guzel caliyor.

Esao Andrews

Esao Andrews'un resimlerini Hi Fructose dergisinde gordum bugun. Renkleri cok canli, temalari cok yaratici. Hepsi cizgi filmlerden cikmis gibi. Ressamin diger resimlerine suradan ulasilabilir.

Hosuma giden birkac tanesini burada paylasayim.

(En cok asagidakini begendim. Her agacin hayali olsa gerek, koklerinden siyrilip,bir bisiklete yanina kuslari alip da gidebilmek istedigi yere...)










duru zamanlar

Aladaglar simdi de Tanju Duru'yu almis elimizden. Iki yil once, yine bir bayram gununde bizim bolumden bir arkadasi (Utku Kocabiyik'i) da almisti elimizden. O zaman tanidigim birinin genc yasta boyle bir olume yenik dusmesi cok uzmustu. Simdi de, yine baska bir bayram gununde, bir Ezginin Gunlugu fani olarak Tanju Duru'nun boyle bir olumle aramizdan ayrilmasi uzdu.


Her dagci, isin icine olum riskini katarak, bile isteye bu Demirlikizik'a cikiyor, isin tadi biraz da riskinde. Risk ile birlikte adrenalin de zirve yapiyor. Arkadaslarimdan bildigim kadari ile de, Aladaglar Turkiye'de dagcilik yapilacak en guzel daglardan biri. Belki, dagciliga gonul veren birinin boyle guzelim bir dagda olmesi cok kotu birsey degildir, nur icinde yatsinlar diyelim. Bize biraktigi o guzel muzikler icin de tesekkurler edelim Tanju Duru'ya.

Tanju Duru'nun, Duru Zamanlar albumunden, "Aklim Hep Sende" gelsin. Ezginin Gunlugu veya Bulent Ortacgil severleri, muzik duzenlemesindeki kaliteden Tanju Duru'yu taniyabilir.



Tanju Duru'nun websitesinden de Duru Zamanlar albumunun tamami dinlenebilir. Iste surada albumun tamami