izledim sevdim

Yazacaklar biriktikce daha az yazar oluyorum buraya. Daha fazla ertelemeden son aylarda izlediklerimden bahsedeyim.

3-4 ay oncesinde Woody Allen'in Midnight in Paris'ini izledim. Bir yaz aksami sinemasina cok yakisan bir film. Kafayi cok yormuyor. Paris'i guzelce gezdiriyor. Hem gunumuzu hem gecmisi iceriyor. Paris'te son birkac yuzyildir yasamis yazar-ressam-dusunurleri de barindiriyor. Genel tema, "her zaman yasadigimiz cagi begenmememiz ve dusunce-sanat anlaminda altin cagi hep gecmiste aramamiz" diye ozetlenebilir. Filmdeki oyuncu kadrosu da cok kuvvetli. Woody Allen Manhattan'dan cikmakla iyi etti. Ben hem Paris'i hem Barcelona'yi cok begendim onunla.





Son birkac ay izledigim en guzel filmler arasinda kesinlikle Arka Pencere (Rear Window) var. Ben hep Hitchcock 'tan korkarim ihtimali ile Hitchcock filmi izlemedim. Ah onyargilar!!! Hala da Pyscho'yu izlemeyi erteliyorum. Yakinda izlerim ama:) Rear Window'la okulun sanat kutuphanesinde tanistim. Bir fotografcinin basrolde oynamasi benim icin filmi izlenir kategorisine koymustu. Herneyse bir Pazar aksami filmi izledim. Sanki tiyatro oyunu izliyor gibi hissettim kendimi. Teknolojinin bu kadar ileri olmadigi yillarda, dekorun, isigin kullanilmasi super.Daha cok polisiye tarzi gibi. Sonuna kadar heyecanla izlettiriyor. Bazi ogeler, gunumuzde klise olarak kabul edilebilir. Ama filmin 1954 yapimi oldugunu dusunursek cok takdir edilesi bir film. Film Hitchock filmografisinde de onemli. Bundan sonra cektigi tum filmler ustalik zamani olarak nitelendiriliyor.   Konusmalar cok gercekci. Ozellikle yardimci(temizlikci) ile fotografci arasindaki konusmalar. Grace Kelly ve James Stewart, oyunculuk anlaminda cok iyi.



Rear Window, diger Hictcock filmlerinin kapisini acti bana. Tabii ki Vertigo'yu izledim sonrasinda. Bende de hafif bir Vertigo'luk durum var. O yuzden yeterince gerdi beni. Artik bir San Francisco'lu oldugumdan, tum San Francisco ayrintilari da cok daha hosuma gitti. Filmin cekildigi cogu yeri biliyorum.


Daha sonra Birds'u izledim. Bu filmde San Francisco civarinda. Kuslarin bir adayi isgal etmesi, insanlara saldirmasi uzerine bir film. Biraz geriyor ama cok da degil. Basrol oyuncusu kadin cok iyi degildi filmde. Gorsel efektler yine 50'lere gore cok iyi. Hicthcock simdiki teknolojiye sahip olsaydi neler yapardi diye dusunuyor insan.


Daha sonra Notorius'u izledim. Notorius diger filmlerden cok daha farkli. Ikinci dunya savasi sonrasi bir casusluk filmi. Ingrid Bergman dokturmus filmde. Ne kadar guclu bir kadin oyuncu. Karsisinda ise Cary Grant var. Film Brezilya'da gecmekte. Ingrid, uranyum zenginlestirme planlari yapan bir gruptan bilgi sizdirmakla gorevli. Ingrid'in ses tonuna hayran kaldim. Film cok cok iyi. Sanirim, Hitchcock listemin ust siralarinda yer alir bu film.


North by Nothwest de yine IMDB'de yuksek puanli filmlerden. Film New York'ta basliyor. Basrol oyuncumuzu bir grup insan kaciriyor, ona bir cinayeti yukluyorlar, ve onu baska bir isimle cagiriyorlar. Neden kacirildigini veya neden basina boyle seylerin geldigini anlamadigi halde film boyunca devamli kacan bir Cary Grant var filmde. Filmin cogu sahnesi sinema tarihi acisindan onemli. Ozellikle misir tarlasinda, ucaktan kacis sahnesi cok unlu. Bu filmdeki kadin oyuncunun performansini cok begendim. Film sonunda Mount Rushmore'dan kacis bolumleri de guzel. Genel anlamda benim favorilerim arasinda degil.



Bu kadar Hicthcock filminden sonra, tesaduf eseri kesfettigim Giant adli filmden bahsedeyim. Elizabeth Taylor ve Rock Hudson'un basrollerinde oynadigi bir film. Ayni zamanda James Dean'in son filmi. Dogrusu benim izledigim ilk James Dean filmi. Hikaye genel anlamda klise olabilir. Elizabeth ile Rock ilk goruste birbirlerine asik olurlar ve evlenirler. Elizabeth, dogu yakasindan Teksas'in bir ciftligine gelin olur. Cok buyuk bir degisimdir onun icin. James Dean ise ona uzaktan asik olur. James fakirdir ama sonunda Teksas'ta petrol cikartir ve zengin olur. Hikaye klise olsa da Amerikan tarihi acisindan onemli bir film. Ozellikle irkciliga karsi cekilen ilk filmlerden. Teksas'ta yasayan Hispanik halka karsi beyazlarin yaptigi irkcilik filmde yerini buluyor. Genelde siyahlara karsi yapilan irkciliktan bahsedilir ama filmde ilk kez Teksas'taki Hispanik kesimi haklarinin olmadigini goruyoruz. Genel kurgu haricinde yan anlamlar cok onemli filmde. Cok iyi bir klasik film. Bir pazar sabahi zevkle izlenebilir.


Ve son olarak Best years of our lives: Bu film ikinci dunya savasi sonrasi eve donen uc askerin normal hayata gecis donemini anlatiyor. Bu filmi Paul Auster'in bir kitabindan (Sunset Park) hatirliyorum. Kitapta o kadar cok bu filme atif vardi ki, kitabin bazi bolumlerini kacirdim. Filmdeki, uc askerden biri, orta yas ustu, 20 yillik evliliginden 2 cocugu var. Bir digeri, savasta basarilar elde eden bir pilot ama normal hayatinda dondurma tezgahinda calisan biri. Ve son asker donanmada ellerini kaybetmis venisanli. Ucu de uzun askerlik sonundan eski hayatlarina donuyor, ama artik cok farkli onlar. Ozellikle ellerini kaybeden askerin yasadiklarini Ugur Yucel'in yazi-tura'sinda da gormustum. Savastan donup dondurma tezgahina donmenin hayal kirikligi da insani uzuyor. Film yine Amerikan tarihi acisindan onemli. 1946 yapimi bir film. Paul Auster'in kitabinda filme bakarak o cagin kadinlarinin is yasamindaki onemi vurgulanmaktaydi. Ben filmi cok zevkle izledim. 
 

Nurvenur'la pazar sinema kusagi bugunluk burada son buluyor. Esenlikler.....