Fur: An Imaginary Portrait of Diane Arbus

Neredeyse iki aydir izledigim filmler arasinda, en cok hosuma giden film bu oldu. Kutuphaneden hicbir beklentim ve ön bilgim olmadan aldim. Izlemeye basladigimda amma garip bir film dedim. Daha sonra film garip insanlarla doldu ve garip bir sekilde bitti. Film cokca gercek ama birazcik da fantastik ogeler icermekte. Filmde anlatilanlarin ne kadar gercek oldugunu kestiremedim. Sonra ne kadari gercek,ne kadari fantezi sorgulamamaya karar verdim.

Filmde daha once adini duymadigim bir Amerikali fotografcinin- Diane Arbus'un hayatindan bir kesit anlatilmakta. Diane Arbus 1959 yilindan sonra sanatsal fotograflar cekmeye baslamis. Daha cok toplum tarafindan kabul edilmeyen insanlarin portre fotograflari uzerine calismis. Bu kabul edilmemenin sebebi fiziksel bir kusur ve ya cinsiyet tercihi olabilir. Devlerin, cucelerin, sakatlarin, escinsellerin fotograflarini cekmis. Cogu insanin girmeye cesaret edemedigi, cekindigi, garipsedigi yerlere istekle girmis, fotograflar cekmis. Ornegin ciplaklar kampi ve ya morga girip fotograflar ceken biri. Ornek bir fotografi asagida.

Benim hoslandigim baska bir fotograf da su:


Film Diane Arbus'un fotografcilik yillarindan onceki hayatiyla ilgili. Tam olarak kendi tarzindan fotograf cekmeye karar verme donemi. O zamanlar Diane Arbus evli ve iki cocuk annesi bir kadindir, ailesi zengindir ve Diane iyi bir cevrede yasamaktadir. Esi moda fotografcisidir. Diane esine asistanlik yapmaktadir. Genelde bu asistanlik ayak islerinden olusmakta. Diane 14 yasindayken kocasi ile tanismis ve 18 yasinda evlenmis. Kocasi hala Diane'ye asik. Disaridan hersey mukemmel gorunse de Diane'nin icinde firtinalar kopmaktadir. Kendini her zaman garip gormustur. Garip seylere ilgi duymustur. Filmde bu gariplikleri gostermek icin cocukluguna flashback yapilmakta. Bir cocukluk anisinda, tek yanagi dogustan mor bir lekeyle kapli bir cocuk gormus ve o lekeye dokunmak icin muthis bir istek duymus. Baska bir anisinda, olu bir insanin yuzunu incelerken annesi tarafindan gozleri kapatilmis. Toplumun hazirladigi bakilacak ve bakilmayacaklar listesinde o hep bakilmayacaklar listesine ilgi duymus. Neyse Diane 35 yasindayken bir cesit kimlik bunalimi yasamakta. Baskalarina gosterdigi Diane ve kendi icindeki Diane. Tam bu sorunlarla yuzlesirken apartmana gizemli biri tasiniyor. Her zaman maskeler giyen, vucudunda sadece gozlerini ve agzini gosteriyor. Gizemli bir sesi var. Diane tabii cok muthis bir ilgi duyuyor yeni gelen bu farkli komsuya karsi ve onun fotografini cekmek icin uyuyamadigi bir gece kapisini caliyor. Adam maskelerle cikiyor Diane'nin karsisina. Diane icten ice korkmaktan buyuk zevk aliyor. Yeni gelen komsunun gostermek istemedigi seyi burada soylemeyecegim. Her neyse bu komsuyla Diane arasinda bir arkadaslik basliyor. Geceler Diane icin farkli bir hal almaya basliyor. Cici yasantisindan siyrilip ucubelerin dunyasina giriyor. Filmin sonunda artik kendini buluyor Diane. Kocasini terk ediyor ve her zaman icinde gizledigi Diane gibi yasamaya basliyor. Fotografcilik kariyeri de bu noktadan sonra basliyor.

Film biterken, Diane portresini cekecegi insana "bana bir sirrini anlat" diyor. Bu bilgiden yola cikarak fotografini cekiyor. Bize de portre fotografciliginda tam da bu ogretilmisti. Birinin ruhuna dokunmadan onun portresini cekemezsiniz. Portre fotografcilarinin en onemli ozelligi, portrelerini cektikleri insanlarla once bir iletisime gecmeleri, daha sonra fotograf cekmeleri. Hic kolay bir ozellik degil.

Youtube'da sadece filmin fragmani var. Onu koyuyorum buraya.



Sonuc: Siradisi karakterleri ve senaryosu olan siradisi bir film. Ben sevdim filmi. Temelde anafikir, "guzel ve cirkin" masalindan pek de farkli degildi. "Nicole Kidman'a karsi Bir Ucube." Maskeler vardi filmde. Bazilari gorunen kusurlari toplumdan saklamaya yarayan gorunen maskeler. Bazilari icimizdeki gercek beni farkli gosteren gorunmeyen maskeler...

4 comments:

Sera said...

Elif Şafak'ın Mahrem romanı geldi aklıma bu yazıyı okuyunca.
Ayrıca blogunuzun takipçisi olmaya karar verdiğimi belirtmek isterim : )

nurvenur said...

Haklisin, biraz Mahremi andiriyor. Cuceler, devler, maskeler.. Ama bir o kadar da farkli. Kendine has bir filmdi.

Ben zaten senin blogunu takip edip zevkle okuyordum. Ne guzel senin de benim blogumu okuyacak olman:)

Sera said...

teşekkür ederim. beni mutlu ettin :)

Anonymous said...

Diane Arbus hakkında web de gezerken geldim buralara :) bilgiler harika, takipteyim,sevgiler.