Isvicre'den kisa kisa

Bloguma bir can vereyim. Uzun zamandir yazamadim buraya cesitli nedenlerden dolayi. Sonunda iste geldim buradayim.

Gecen hafta bir konferans icin Isvicre'ye gitmistim. Alp daglarinda Les Diablerets denilen bir kasabada duzenlendi konferans. Soyle bir manzaranin ortasinda kos kos konferans salonunda oturmak ne kadar aciydi anlatamam.


Yine de elimden geldigi kadar doga yuruyusu yaptim ve fotograf cektim. Insanlarin asagi yukari ekonomik anlamda esit oldugu utopik bir ulke Isvicre. Kaldigim sure icinde bir tane fakir veya evsiz insan gormedim. Ayni zamanda farkli irklar arasinda da bir esitlik var. ABD'de farkli irklarin yasam sekilleri ve ekonomik gelir seviyeleri cok farkliyken Isvicre'de boyle bir ayrim hissedilmiyor.


Kaldigim yer Alp daglarinda idi. Bazi daglarda buzullar var. Gormeyi cok istememe ragmen sis sebebiyle cikamadim buzullara. Artik bir dahaki sefere.

Daglarda hava cok degisken gunluk guneslik bir gunde aniden kara kara bulutlar geliyor ve saganak yagmur oluyor, daha sonra yine gunes ve mavilikler kapliyor gokyuzunu.


Doga yuruyusu yaparken can sesleri duyuyorsunuz. Bu sesler otlanan ineklerin can sesleri. Insanin kendini Heidi sanmamasi olasi degil .



Bu guzelim Alp daglarindan sonra ilk once Montro'ye gittim. Montro gol kenarinda sevimli bir sehir. Ulkenin dillere destan satosu (Le Chateau de Chillon) bu sehirde. Satonun ici kucuk bir kasaba gibi. Bahcesi, farkli binalari, bodrumu hos. Satoda nice sair, yazar kalmis ve kitaplarini bu huzurlu, gol kenarindaki satoda yazmis.


Montro'nun gol kenarinda yesil mi yesil bir yurume parki var. Cok huzurlu bir parkur kesinlikle.



Montro'den sonra rotami baskent Bern'e cevirdim. Bern'de Almanca konusulmakta. Kisacik Almanya tecrubemden meger ne kadar cok Almanca kelime ogrenmisim. Ozellikle yazilari anlamakta pek zorluk cekmedim. Bern ulkenin sanat ve kultur baskenti de ayni zamanda. Einstein Bern'de yasamis. Dolayisiyla onun adina bir muze var. Sehrin tam ortasinda bir saat kulesi var. Zaten Iscivre saat cenneti. Her kosede saat var. Hatta bir tane de saat muzesi vardi, gitmeyi cok istedim ama zamansizliktan gidemedim. Bern'de cok fazla zaman harcamadan Nachatuel adli tarihi bir kasabaya gittim. Isvire'de en begendigim kasaba oldu kendisi.



Bu kasabanin gorulmeye deger bir satosu var. Su anda hukumet binasi olarak kullaniliyor. Duvarlari yerel antika saatlerle kapli. Hos bir sato kesinlikle. Bu kucuk kasaba da gol kenarinda. Gol cok temiz, suyun dibini gorebiliyorsunuz. Yazin herkes buraya yuzmeye gidiyormus.

Son olarak Lozan'a gittim.Bir cumartesi sabahi oldugu icin, sehrin meydanina pazar kurulmustu.Avrupa'nin cumartesi sabah pazarlarinda dolasmaya bayiliyorum. Sehrin genel profili hakkinda hic caba gostermeden fikir sahibi olunuyor.

Lozan'i Bern'e oranla daha cok sevdim. Leman(Ceneve) golu kenarinda kurulu bir kent. Tarihi cok eskilere dayaniyor. Avrupa'nin en eski katedrallerinden biri var.Katedralin icindeki tas heykeller sanat derslerine konu olabilir.

Katedralin cok yakininda bir tarih muzesi var. Sehrin gecmisine ait bir muze. Orta cagdaki yasam tarzi, gundelik esyalar, sehrin savaslardan kurtulma cabasi, farkli muzik aletleri gorulebilir muzede. Hic ziyaretcisi olmamasina cok uzuldim. Gezmesi cok zevkli bir muzeydi. Lozan cok canli bir sehir. Oyle plansiz gitseniz de sehirdeki aktivitelerle kolayca saatleriniz geciyor. Mesela cumartesi ogledne sonra bir muzik festivaline denk geldim.

Lozan'da aklim kalarak istemeye istemeye hava limanina gittim. Sanirim Isvicre'de yasarsam Lozan'da yasamak isterim. Tarihi, dogasi, sanati buyuleyiciydi.

Isvicre'ye ait son birkac soz: Hic bu kadar pahali bir ulke gormedim. Kislik bir manto bir-bucuk milyar civari. Insanlar cok sik giyiniyorlar ve buram buram pahali parfum kokuyorlar. Yemek de cok pahali her yerde. En ucuz ogle yemegi 50 milyon civari. Sanirim dunyanin en pahali ulkelerinden. Tren sistemi muthis gelismis. Heryere trenle cok fazla beklemeden gidilebiliyor. Ama yarim saatlik tren yolculugu 50 milyon civari. Kesinlikle tren pass'i almakta fayda var. Dunyanin en iyi peynir ureticisi. O kadar cok peynir yedim ki, vucudum peynir gibi kokmaya basladi. Markette en ucuz urun cikolata. En kalitesiz cikolatasi bile muthis lezzetli. Ogrenci karti ile bazi muzelere girmek bedava. Fransizca, Almanca ve Italyanca ulkenin farkli bolgelerinde konusuluyor. Insan ister istemez birden fazla dil konusmak mecburiyetinde. Uzun zaman sonra tekrar bir dil ogrenme istegi dogdu icimde. Baska da ruya gibi bir ulke.Cok yasanasi ama pahaliligindan dolayi korkulup kacilasi.

6 comments:

FKH said...

harika bir seyahat olmuş. fotoğraflar harika. gitme planlarım vardı aklımda. harika oldu yazınız..

ancak şua pahalılık durumu baya düşündürücü oldu. avrupa genelde pahalı alma bu sanırım en üst seviyesi..

neyse artık cebimizi doldurup gitcez :}

nurvenur said...

Merhaba FKH,
Aslinda binlerce fotograf cektim kisacik tatilimde. Cogunu koyamadim buraya. Zamanla onlari da koyarim.

Gercekten cok pahali bir ulke. Gunluk otel masrafi 250 dolar civariydi Alp daglarinda. Okulum odediginden dert yapmadim. Ama diger masraflari kendim karsiladim. O yuzden hafif bir butce acikligi yapti Isvicre gezisi.

Sehirlerde hostellerde kalip, sehrin en ucuz yemegi olan Turk donerini tercih edersen o kadar da pahaliya patlamaz:)

Sevgiler

FKH said...

daha fazla fotoğraf olduğundan eminim :] bende her ülkeden en az 1000 fotoğrafla dönüyorum. sanırım bu biz fotoğraf sevdalıları için alt limit :]

hosteller artık evim oldu bu yüzden yadırgamam hatta daha da mutlu olurum. kasımda hırvatistan var planda. bakalım orada ne bekliyor beni.. fotoğrafı bol bir gezi olur umarım.

nurvenur said...

Hirvat arkadaslar pek bir ovuyorlar ulkelerini. Ozellikle Dubrovnik'i pek methediyorlar.

Umarim zevkli ve bol fotografli bir gezi olur:)

Moonshine said...

Fotoğrafların içimi açtı Nurvenurcum. Ne kadr güzel yerler gerçekten. Bahsettiğin eşit gelir dağılımını ben İsveç ve Norveç'te de bayağı hissetmiştim. Bir de sokaklarda hiç insan olmamasını!

Bir de sanki o dağ evleri, o yeşil dağlar bizim Karadeniz'e çok benziyor :)

nurvenur said...

Kesinlikle cok benziyor Karadeniz'e. Kendimi Karadeniz yaylalarinda hissetim. Yalniz bir ay sonra epey bir kar olacakmis orada. Bir de yukseklerde buzullar vardi.Tek farki o herhalde.

Isvicre'de ilginc bir sekilde sokaklarda insan vardi. Canli bir yasam olmasi hosuma gitti.