capote

Ne zamandir izlemek istedigim Capote'yi sonunda izledim. Capote'yi tek izleme sebebim: Philip Seymour Hoffman'dı. Cok iyi bir oyuncu olarak goruyorum kendisini. Oynadigi her rolu ustune giyiyor. Profosyonellik ne demek ogretiyor insana. Filmi izledikten sonra tek dusundugum oyunculuk mesleginin ne kadar ciddi bir is oldugu idi. Maalesef film baska seyler dusundurecek kadar dolu dolu degil. Amerikan edebiyatinda ozellikle kisa oykuleri ve birkac romani ile taninan siradisi bir yazarinin -Truman Capote-nin en unlu kitaplarindan biri "Soguk Kanlilikla"(In Cold Blood)romanini yazma asamasi anlatilmakta filmde. Bu romani diger romanlardan ayiran en onemli ozellik kurgu olmamasi, gercek hikaye uzerine kurulu. Oncelikle belirteyim bir edebiyatcinin yasamindan bir kesit anlatilmakla beraber edebi bir lezzet yok filmde. Biraz hayal kirikligi yaratti.

Filmin kisaca oykusu: Bir ciflikte cok fazla para oldugunu duyan iki haydut cifligi basar, para bulamazlar, ama ciflikte yasayan aileyi sebepsiz yere oldururler. Bu olayi gazeteden okuyup ilginc bulan Capote omrunun yaklasik 4 yilini bu olay uzerine bir roman yazmaya adar. 4 kisiyi olduren Perry Smith'le arkadas olur. Onu ziyaret etmeye baslar, her ziyaretinde Perry'ye biraz daha isinir, kendisiyle ortak yanlar kurar, ozellikle cocukluk yillari ve aile yasantilari benzerlikler gostermektedir. Capote bu durumu: "Ayni evde buyuyen iki cocuktan birinin on kapidan(Capote), digerinin arka kapidan(Perry) ciktigini" soylerek vurgular. Filmde aklimda kalan tek edebi cumle bu oldu. Her neyse Capote'nin tek amaci: Perry'nin ciftlikteki insanlari neden oldurdugudur. Ulvi bir amac aramaktadir. Bu olumerde. Filmin sonuna kadar olum anini anlatmaz Perry. Capote de romanini bitiremez bu yuzden. Perry oykuyu sonlara dogru anlatir. Ama sebep pek de ulvi degildir. Olum anini tum detaylari ile ogrenen Capote Perry'yi bir daha ziyaret etmez. Idam oncesi Capote bunalimin esigindedir yine de Perry icin hic birsey yapmaz. Ne avukat tutar, ne onunla ilgilenir. Ama olaylarin gelisimi Capote'nin cokusu olur. Sadece Capote idamdan bes dakika once gelir ve Perry'den af diler. Ama sonucta Perry idam edilir.

Filmde ki Capote ve Perry'nin bir fotosu:



Gercek Capote:



Gercek katiller(Sagdaki Perry)



Capote'nin idamdan etkilenmesinde asil etken Perry'e duydugu asktir. Ama bu aska cok guvenemiyoruz. Cunku Capote'ye guvenemiyoruz. Ruh hali inis cikislarla dolu biri. Birden cok kimligi ustunde tasiyor, partilerde konuskan-eglenceli, ozel hayatinda mutsuz-suskun-densegiz-bencil. Ayrica Perry'ye soyledigi yalanlar pek guvenilir biri yapmiyor Capote'yi. Sadece Perry'yi romani icin kullanmakta ama ona duydugu sevgi ve empatiden kaynakli acilar cekmekte.

Filmden birkac sey:
-Unutulmaz kare --> filmin basindaki bugday tarlasi, fotografik anlamda cok hos bir kare.
-Benim inanmadigim filmde gecen bir Capote cumlesi: `Kabul edilen dualara, kabul edilmeyenlerden daha çok gözyaşı dökülür!’

Filmle alakali birkac sey:

-"In Cold Blood" kitabi filme cevrilmis ve imdb'de top 250'de. Ama ben bu filmi izlemeyecegim.

-Film'de Harper Lee'yi "To kill a Mockingbird" filminin galasinda goruyoruz. Bu kitap Harper Lee'ye pullitzer getirmis, irkcilik uzerine bir kitap.

Sonuc: Film Capote'nin derinlesen bunalimi ile sonlara dogru iyice bunaltici oluyor. Bunalmak isteyenlere siddetle tavsiye edilir. Oyle bunaltti ki ozel efektleri incelemeden dvd'yi cikardim bilgisayardan. Ozel efektlerde yonetmenin ve Hoffman'in yorumlariyla filmi tekrar izlemek vardi(Dayanilir gibi degil). Uzerine kurulan oyku de gunumuz Amerika'sinda cok ozel ve onemli degil. Sebepsiz yere adam oldurme olayi cok yaygin burada, bakiniz Virginia Tech. olayina. Ben cok etkilenmedim. Bir de filmde katilin aslinda cok masum biri oldugu gosterilmeye calisilmakta, adamin diger suclarindan hic bahsedilmemekte. Filmi izledikten sonra adama insan azicik aciyor, ama gercek hikayesi epey farkli. Cok acinasi bir adam degil. Baska birsey de film, benim gozumde ki yazar Capote imajini yerle bir etti. Daha once Capote'nin oykulerini okumustum. Ama bundan sonra okur muyum bilemiyorum, emin degilim...

No comments: