edebiyat-mekan

Gecen sene trt2'de boyle bir program vardi Selim Ileri'nin sundugu. Genelde Istanbul'lu yazarlarin hangi mekanlarda kitaplarini yazdiklarini veya romanin icinde gecen belli bir mekana giderek programi orada yapiyordu. Yazar veya roman hakkinda konusuyordu. Bilmiyorum hala devam ediyor mu, ben bugunku basligimi programin basligindan esinlenerek sectim.


Bugun neredeyse her yazimda adi gecen "bizim okulun kutuphanesi" adli mekandan bahsedecegim. Selim Ileri'den farkli olarak mekanin her yonunden degil, sadece bir noktasindan bahsedecegim. Bu noktanin onemi asagidaki fotografta gorulmekte. Diger bir onemi Dvd koleksiyonuna cok yakin, heh he:)





Gecen kasim ayindan beri bu poster duruyor bizim okulun kutuphanesinde. Ozellikle posteri koyduklari ilk ay cok hosuma gidiyordu. Hep gulumsetiyordu beni. Birkac ay sonra posteri kaldirirlar herhalde. Kaldirilmadan fotografini cekmek istedim. Posterin yaninda da Orhan Pamuk'un kutuphanemizde olan kitaplarinin listesi var. Benim okumadigim daha durust davranirsam elime almadigim, ( cunku bir iki tanesini elime alsam bile bitiremedim), Istanbul ve hatiralar kitabi vardi. Hazir bu aralar bosken alip okuyayim dedim, ama kitap baskasindaydi, kitabin uzerinde iki tane de istek vardi. Dogrusu buna pek uzuldugum soylenemez. Yine hosuma gitti. Sonra listedeki diger kitaplari kontrol ettim, hepsi birilerinde, yogun talep var Orhan Pamuk kitaplarina. Bir yandan hosuma gidiyor, bir yandan da Amerikan toplumunun herseyi tuketme arzusuna mi kurban gidiyor diye endislendiriyor. Bu adamlar farkli kulturlerin en onemli filmlerini izliyorlar, muziklerini dinliyorlar, kitaplarini okuyorlar, yemeklerini yiyorlar, ama hepsi onlar icin bir maceradan ibaret. Butun bunlar onlarda iz birakmiyor. Cogu bir ertesi yil populer olan baska bir kitaba, baska bir filozafa, baska bir kulturun yemeklerine kayiyor. Onlara gore hersey tuketilmeli, ozumsediklerini pek sanmiyorum. Bazen okurken ne hissettiklerini merak ediyorum. Istanbul ve hatiralar, Istanbul'un nerede bile oldugunu bilmeyen bir Amerika'liya ne hissettiriyor acaba. Ya da Turk lokantasinda yedikleri karniyarik ne hissettiriyor. Biliyorum sacma bir ornek ama bana karniyarik annemi, kalabalik sofralari, lezzetin zahmetini hatirlatiyor bana. Sonra kulturlerin globallesmesi dogru mu diye dusune duruyorum. Her kultur kendi icinde ozel ve onemli gibi. Kultur'un en onemli parcalari muzik, edebiyat, folklor, yemek globallesince anlamini yitirip kuresel "tuketim hastaliginin" bir parcasi oluyor. Sonucta her yil birileri daha tuketiliyor. "Yunus Emre" yilinda Yunus'un siirleri, "Mevlena" yilinda mesnevi goklere cikariliyor. Ekonomi mi desem, kultur haydutlari mi desem tuketecek yeni seyleri hep buluyorlar. Mesela gelecek yil Afrika'daki bir kabilenin dans torenleri moda olabilir burada, hic sasirmam dogrusu.


Neyse cok uzatmadan bitireyim bugun. Bu yazi pek tutarli olmadi kendi icinde sanirim. Sonuc cumlesi bile yazmakta zorlaniyorum. Kisaca, yazarlarimizin, muzisyenlerimizin, filozaflarimizin dunya capinda taninmasi sevinc verici. Sadece tuketime ya da ekonomik carka kurban gitmeleri uzucu. Dilerim Orhan Pamuk 50 yil sonra da bir yerlerde bir afiste yer bulur kendine, edebiyat dergilerinde hala ismi gecer. Sadece bir yillik bir populerlikle kalmaz.


--The End--

No comments: