american beauty

Bundan tam 7 bucuk yil once Ankara'da Buyulu Fener sinemasinin Turkan Soray salonunda izlemistim bu filmi. Bu kadar ayrintili hatirlamamin sebebini yazmayayim buraya:) Tabii o zamanlar genctim ve ABD'de hayat tarzindan bihaberdim. Bu yuzden filmden dogal olarak etkilenmemistim. Neden Oskar aldigini anlayamamistim o zamanlar. Hos hala Oskar odulu verilirken ne tur kriterlere bakildigini bilmiyorum, anlamiyorum. Ama genelde Amerikan vatanseverligini veya Amerikan hayat tarzini ele alan filmlerin avantaji var sanirim. Bir de buyuk firmalarin yaptigi filmler daha cok Oskar aliyor. Bagimsiz filmlerin Oskar alma orani cok dusuk.

Buraya geldim geleli bu filmi tekrar izleme istegi uyandi icimde. Bakalim bu sefer filmi daha iyi anlayabilecek miyim diye merak ettim. Izledim ve cok farkli hissettim gercekten. Bazi zitliklarin veya sorunlarin neden zit veya neden sorun oldugunu insan biraz daha net gorebiliyor. Insanlarin yuzundeki giyinilmis mimiksiz-mutlu ifadelerin altinda ne tur sorunlar yattigini cok daha iyi anliyor. Turkiye'deki ile Amerika'daki insanlar arasindaki temel fark belki de bu. Bizim acilarimiz yuzumuzde, mutsuzluklar, kederler Turk insaninin yuzunden kolaylikla okunuyor. Ama disaridan beyaz Amerikalilarin sorunlarini anlamak pek kolay degil. Yuzlerinde hep ayni ifade ile utopik bir ulkede yasiyorlarmis gibi. Imajlari cok saglam paketlenmis. Insandan cok vitrin mankenlerini andiriyorlar. Yaslanma nedir bilmiyorlar. Hep genc gorunme cabasi. Kucuk bir yuz kirisikligina tahammul yok utopik mutlular ulkesinde. Bu sadece distan gorunus. Sonra bir sekilde insanlari tanimaya, sohbet etmeye baslayinca cok farkli acilarla, kayiplarla, aldatmalarla, escinsellikle, guvensizlikle karsilasiyorsunuz. Bu sorunlar cogu zaman uyusturucu ile (filmdeki koca rolunde izledigimiz gibi) veya yapay iyilestirme methodlari ile(kadinin dinledigi "sen kurban degilsin, gucsuz degilsin" kasetleri gibi, veya silah kullanarak guc ve guven kazanma gibi veya "davul calarak sorunlarinizda arinin" gibi kurslarla) bastirilmaya calisiliyor.Onlarin da sorunlari oldugunu anlamaya basladiginiz zaman, vitrin mankenleri insanlasiyor gozunuzde. Asagida filmin anne rolundeki Annette Bening'in filmden su karesi, sozcuklerle anlatmak istedigim mutlu yuz ifadesini daha iyi anlatiyor sanirim.


Su fotograf da bizim gazeteyi actigimda gordugum beyaz-Amerikali insan yuzleri. (Demek istedigimi daha da pekistirmek icin)


Filme donecek olursam, filmdeki oyunculuklar cok iyiydi, Kevin Spacey deyince orada durmak lazim zaten, ama tabii ki herkesin favorisi ve benim de favorim psycho rolundeki Wes Bentley idi. Filmdeki isik kullanimi, renklerin kullanimi, muzikler, sahnelerin siyah-beyaz-gri donusumleri, yakin cekimlerdeki basari, unutulmaz replikler, hepsi, butunuyle cok guzeldi.

Biraz da elestireyim filmi. Bir uyusturucu saticisinin bu kadar temiz sartlarda calismasi, steril bir hayat surmesi, arkasinda ve cevresinde birileri olmadan bu kadar ozgurce bu kadar para yapmasi sacma geldi bana. Kizin neden babasindan nefret ettigi de bence cok guclu verilmemis. O yaslarda kizlar genelde annelerinin nefret eder ya da otoriter babalarindan. Ama rahat bir babadan olduresiye nefret etmek anlamsiz. Baska bir konuda, kocanin karisini baska bir erkekle gordugu gunun aksami, kadinin kocasina "ben kurban degilim" konusmalari hazirlamasi ve kocasini oldurmeyi dusunmesi de bir baska anlamsiz gelen noktaydi.

Bir de filmin Turkce ismi filmi hic izlemeyen birinin fikriydi sanirim. "Amerikan Guzeli", insani bir kisi uzerine ustune dusunmeye itiyor. Ama filmin ismindeki "beauty" farkli bir anlam tasimakta. Unlu ucan poset sahnesinden sonra cocugun yaptigi konusmada yatmakta sir. Ben nasil cevirirdim bilmiyorum ama Amerkan Guzeli yaniltici bir secim.

Amerikan Beauty filmi denilince ucan poset sahnesi konur youtube'den, degil mi ama.



Bir de filmin sonundaki satirlarin ingilizce versiyonunu koyayim.

"....when there's so much beauty in the world. sometimes i feel like i'm seeing it all at once, and it's too much, my heart fills up like a balloon that's about to burst...and then i remember to relax, and stop trying to hold on to it, and then it flows through me like rain and i can't feel anything but gratitude for every single moment of my stupid little life..."

Sonuc: Filmi tekrar izledikten sonra filmin gozumdeki degeri farklilasti. Imdb'nin en iyi 250 film arasinda neden 35. oldugu biraz daha anlasilir oldu. Mukemmel bir film degil ama uzerine dusundurtturuyor. Benim sevdigim filmler listesine girdi bile.

1 comment:

Sera said...

de yıllar önce izlediğimde-galiba 7 yıl önceydi senin gibi- aynı şekilde bi anlam verememiştim neden bu kadar gürütü kopardığına. geçen yaz tekrar izlediğimde çok eğlendiğim ve çok sevdiğim filmler listeme girdi. dediğin gibi bazı mantıksızlıklar var, yine de izlemeye değiyor.