taxi driver, the brave one' a karsi

Bir baslikta 2 farkli film. Ikisinin ortak noktalari bolca. Benim acimdan en oncelikli ortak nokta: iki filmin de basrol oyuncusu kendilerinde insanlari yargilama hakki goruyor. Bu yargilama sonucu yargilanan kotu damgasi yerse, cezalarini vermek de basrol oyuncularimiza dusuyor. Bu fikirdeki baska bir yapim da, su anda ABD'nin en cok izlenen dizileri arasinda olan Dexter. Dexter de kendisine gore kotu olanlari, icindeki oldurme gudusu ve kan sevgisi ile bir guzel paramparca ediyor.


Bu filmlerin diger bir ortak noktasi, gunde bes ogun et yemekten vahsilik derecesine ermis, silahi herseyden cok seven bir topluma: "Silah alin bakin, etraf kotu insanlarla dolu, hem ne olur ne olmaz, kendinizi korumus da olursunuz. Zaten dunyadaki tek iyi insan sizsiniz, siz eger birinin kotu olduguna karar verirseniz, biri sinirinizi bozarsa pat diye silahinizi cikarip o kisiyi oldurebilirsiniz, kendinizi hakli cikartabilecek vicdaninizi rahatlatacak bir seebep elbet bulunur, ne de olsa siz toplumun yuz karalarini ortadan kaldiriyorsunuz, kendinize kutsal bir gorev secmissiniz, hemen yargilayin ve infazi gerceklestirin", mesajlarinin verilmesi. Bu kadar silah sever bir toplumda, bu kadar sebepsiz cinayetlerin gerceklestigi bir toplumda bu filmlerin neden tepki almadigini anlamiyorum.Insanlar icindeki vahsilige gerekce buluyor ve boyle gerekceleri olan filmleri izlemeye bayiliyor. "Bir insan, kendisinde baska bir insani oldurme hakkini nasil bulur, eger baskasini olduruyorsa kendisi de bir toplum supruntusu degil midir?" diye bir yaklasim getiren de yok bu filmlerle ve Dexter ile ilgili.


Taxi Driver ve The Brave One'in diger ortak hususlari, ikisinin de New York'ta gecmesi ve ikisinde de Jodie Foster'in oynamasi. 1976'da 14 yasinda Taxi Driver'da fahise rolundeki kucucuk Jodie, 31 yil sonra ayni temali bir filmde infazciyi oynuyor. Hem de Robert De Niro'dan cok daha acimasiz ve oldurme isinde cok daha usta olan bir infazci. Hirs yapmis kendine zamaninda sanirim.


Taxi Driver'in kisaca oykusu: askerlik sonrasi is bulmakta zorlanan Travis, careyi gece taksi soforu olarak kendini New York caddelerinde atmakta bulur. Yalniz basina yasar, tek basina 3'u arka arkaya gosterilen fimlere takilir, bir siyasi parti icin calisan Betsy'den hoslanir, aralarinda guclu bir elektrik akimi olusur ama Betsy'i ilk bulusmada porno filme goturmesi, iliskilerini baslamadan bitirir. Zamanla yalnizligin ve gece soforlugunun verdigi etki ile toplumu yuz karalarindan temizleme gorevini ustlenir kendine. Yagan yagmurun bile etraftaki pislikleri temizledigini dusunur. Filmden ilginc bir replik:
-"On every street in every city, there's a nobody who dreams of being a somebody." Artik ne demekse:)


The Brave One'in oykusu: Sevgilisi (Lost'un Said'i olmakta sevgili, ama sadece 5 dakika gozukuyor filmde, sirf onun icin izlemeyin derim) ile Central park'ta gecenin bir yarisi yuruyen ciftimizi, sehrin supruntu tipleri rahatsiz eder, onlari soymaya calisir, Lost'un Said'i bunlara karsi koyar ve elimizde olu bir lost'un Said'i kalir:) Sonra Jodie yasamdan elini ayagini ceker, sonra sonra bir silah alir kendine, asil amaci kendini korumak ve sevgilisini oldurenlerden ocunu almaktir, ama zamanla sinirini bozani oldurmeye baslar ve filmin sonunda da kendini tamamen bu topum dusmanlarini oldurmeye adar. Cok siradan bir film bence. Bizi Jodie'nin yerine koymaya ve suclulari oldurme isteginin hakliligina o kadar zorluyor ki, cok yapaylasiyor.

Filmlerden tabii ki taxi driver cok daha basarili, akilda kalir nitelikte. Martin Scorsese'nin bir New York filmi cunku. Herseye ragmen sevimliligini yitirmeyen, zamanla piskopatlasan, mahallenin delikanlisi Robert De Niro'nun filmi. Kahveye takilan, asiri fasist olan, sadece porno film izleyen, gazeteden-siyasetten habersiz, gece taksi soforlugu sirasinda kafayi hafiften siyiran bir Robert. Iste boyle bir Robert "scum" denilen halkin supruntusunu temizleme istegi duyuyor, kafayi bu istegine takip piskopatligin sinirlarini zorluyor filmde. Aranilirsa elestirilecek nokta cok bulunur da, senaryodaki mantiksizliklari cok kurcalamayayim. Herseye ragmen sinematograf acisindan basarili, aradan gecen onca yilla birlikte de klasiklesmis. Ha bir de Harvey Keitel'in genclik halini gormek mumkun filmde. Filmin sevdigim tema muziklerinden birini koyarak yazimi bitireyim.

Saksafonda Bernard Herrmann acayip guzel caliyor.

4 comments:

Moonshine said...

taxi driver en sevdigim filmlerden biridir. Ben de daha iki uc hafta once tekrar izlemistim. Robert DeNiro'nun mukemmel oyunculugu konusunda ben de yakinda bir yazi yazmayi dusunuyordum. yazin ilham verdi bana :)

nurvenur said...

Yenilerde izlemis olman hos bir tesaduf olmus. Robert De Niro gercekten cok iyi oynamisti filmde. Kullandigi konusma lehcesi bile cok basariliydi, oynadigi rolle butunlesmis gibiydi.

Sera said...

Brave One Jodie Foster oyunculuğunu göstersin diye çekilmiş.
Dexter'ı sevmedim senin de yazdığın nedenlerden dolayı. Bir özendirmedir gidiyor, o hissi veriyor en azından.

tayfun said...

Himm, Taxi Driver ilginc bir film, bir kult olmasina ragmen ben cok begenmemistim. Bir de wiki "catcher in the rye"a benzedigini/gonderme yaptigini soylemis, ben pek benzetemedim.

Bu arada filmde De Niro'nun ayna karsisinda "you're talkin' to me?" replikleri baya moda olmustu bir aralar.