oskar oncesi ABD sorunları

Oscar torenlerine bu kadar az bir zaman kala, Oscar'a aday olan uc filmden bahsedeyim.

Ilki Precious.Birkac ay once izledigim bu film insani acayip derecede rahatsiz ediyor.O kadar rahatsiz etti ki beni, buraya yazmadim ve sonrasinda da dusunmek istemedim filmde olanlari.



Precious, bas karakterin adi. Annesi ona dogdugunda cok degerli oldugu icin bu adi vermis. Babasi denilen sapik herif(tum kufurleri siralayabiliriz bu adama, ben Ingilizce cok rahat kufur ediyorum da Turkce yazamam onlarin karsiliklarini buraya simdi) Precios'u bebeklikten beri taciz ediyor, 6-7 yaslarinda da tecavuz ediyor. Precious 12 yaslarinda babasindan ilk cocugunu doguruyor, 16 yaslarinda tekrar hamile kaliyor babasindan. Annesi(Mo'nique oskara aday bu roluyle) denilen asagilik kadin (yine bolca kufur bu kadina), cocugu koruyacagina kiskanclik krizine giriyor.Cocuk, erkegini elinden aldigi icin cocuktan nefret ediyor ve onu igrenc yemeklerle besliyor, devamli dovuyor, asagiliyor. Bu kiz, sonunda cok obez oluyor tabii ki. Bu kizin film boyunca yedigi seyler igrenc otesi. Bazi yemek sahnelerinde ekrana bakamadim, o kodar igrenc seyler yiyor bu kiz.



Her neyse bu kiz ikinci cocuga hamileyken normal liseden atiliyor ve birebir egitim veren bir okula basliyor. Filmin bu kisminda Precious'un kendine guveni artiyor. Okul kismi daha zevkli filmde.

Bu filmle ilgili sonsoz: ABD'nin hayat tarzindaki bazi sorunlara parmak basiyor. Gun boyu tv izleyen kadinlar, aile ici siddet, ensest, kadin haklari, egitim sorunlari, devletin sosyal yardimina sirtini dayayan insanlarin drami. Filmden cikinca da film esnasinda da allak bullak oluyorsunuz. Biraz rahatlayim patlamis esnasinda tarzi bir film degil kesinlikle. Ama ABD'de hasir alti edilen sorunlari gostermede cok basarili.

İkinci film "Up in the air". 6 dalda oskar adayi bu film. Ben bu filmi cok vasat ve cok yuzeysel buldum. Bir gulumsemesine kurban oldugumun George Clooney'si olmasa cok da cekilir olmazdi herhalde.



Bu film ABD'nin en onemli sorunu issizlige parmak basiyor. Son 2-3 yildir ciddi bir isten cikarilma soz konusu ABD'de. En saglam firmalar iflas ediyor ya da kuculmeye gidiyor. Turkiye'de bebeklikten beri alisageldigim issizlik, enflasyon gibi terimler burada da gunluk yasamin bir parcasi. Bu filmde hazir boyle bir problem var, niye kullanmiyoruz bu problemi bir fimde fikriyle ortaya cikmis. Boyle bir konuyu isledigi icin bu kadar cok odule bogulmus film.

George'un isi, firma firma dolasip insanlarin isine son verme. Sayisiz insanin isine son veriyor sayisiz firmada. ABD'nin farkli sehirlerindeki firmalarda calisiyor. Bu yuzden de hayati ucaklarda ve otellerde gecmekte devamli. En buyuk hobisi ucus mili toplamak. Amaci 10 milyon mile ulasmak. Ben bu mil biriktirme olayini biraktim dogrusu. O kadar ucuyorum, ucuyorum, topladigim millerle ya sacma bir dergi abonesi olabiliyorum ya da onu bile olamiyorum. Bence tamamen yalan bu havayollarinin verdigi miller.

Filmi izlerken farkettim ki, George'un gittigi cogu havaalanina ben de inmisim. Ucaklar benim de hayatimin parcasi olmus. Havalanma anlari sevmisim ama inislerde acemi ABD pilotlarinin sert inislerini sevmemisim. Bu arada havaalanlari arasinda benim favorim Detroit havaalani. Isiklari devamli degisen soyle bir tunelden geciyorsunuz. Cok zevkli bir tunel bence.



Filmde bol bol American Airlines ve Hilton'un reklami yapilmakta. American Airlines bence kotu bir firma. Ama hirbir Amerikan firmasi Turkiye'nin en kiytirik otobus firmasinin rahatligini ve ikramini saglamiyor. 6 saatlik bir ucusta en fazla bir bardak su alabiliyorsunuz.



Filme geri donecek olursam, filmde aile hayatinin onemine karsin yalnizlik temasi islenmekte. George iliskilerin, hayatimizdaki kisilerin, sahip oldugumuz herseyin sirtimiza binen yukler oldugunu, bunlarsiz hayatin daha mutlu gectigini soyluyor. Buna karsin filmin sonunda isten atilan insanlar, bu sikintili donemlerinde ailenin ve hayatlarindaki insanlarin ne kadar onemli oldugunu vurguluyor. George'un bir sirt cantasi metaforu var filmde ama cok zayif bir metafor.


Bu filmle ilgili sonsoz: Bir kez izledikten sonra bir daha izleyim asla demiyorsunuz. ABD'nin son yillardaki ekonomik cokusunu ele alan nadir filmlerden oldugu icin bir iki oskar alabilir belki. Bir de bence bu filmi izlemek icin para vermeye hacet yok. Iste suradan izlenebilir. Bu sitede cogu Hollywood filmini stream edebiliyorsunuz:)

Bir baska aday film "Food Inc." Bu belgesel filmde ABD'nin yemek sorunu enine boyuna ele alinmis. Micheal Pollan filmde uzunca bir sure yer almakta bu filmde. Micheal Pollan burada yiyecek sektoru ile ilgili kitaplar yazan biri. Filmde en cok hayvan ciftliklerindeki ic karartici durum, ABD'de misir uretimi coklugundan markette gordugumuz herseyin aslinda misirdan yapildigi ve tum urunlerde obeziteyi tetikleyen ve tokluk hissimizi yok eden misir surubunun oldugu vurgulaniyor. ABD'de tavuklarin, ineklerin ya da baliklarin bile misirla beslendigini goruyoruz. Yani ABD'de markette gordugumuz etten-sute kadar tum yiyeceklerin ana maddesi misir. Bu sagliksiz yiyeceklere alternatif organik gidalar. Ama bu organik lafi da cok ticari bir laf. Bu filmde ABD'nin yiyecek sorununa dikkat cekilmekte. Dogrusu bu belgesel ABD disi ulkeleri cok ilgilendirmemekte bence. Turkiye'de misir bu kadar cok kullanilmiyor saniyorum ve umuyorum.




Oscar'la ilgili sonsoz: unutmayalim ki bu odul sadece ABD yasam tarzinin yansitilmasina verilmektedir, odul kazananan filmler guzel film demek degildir, bu odule karsi hicbir saygi duymamaktayim bir kez daha belirteyim.

1 comment:

Moonshine said...

Ben de Precious'i gercekten cok merak ediyorum, sinir bozucu oldugunu bile bile hem de.

Gectigimiz hafta Hurt Locker'i izledim ve neden bir cok oscar odulune aday gosterildigini hic anlayamadim. bu aksam 6 oscar aldi. gercekten bir sey ifade etmiyor benim icin de oscar odulleri artik.