Uzun Ince Yollu bir kent: Sivas

Asik Veysel’in “Uzun ince bir yoldayim, gidiyorum gunduz gece” dizelerini dillendirdigi bir sehirden bahsedeyim. (Trt anonsu gibi oldu:) ) Benim de dogup buyudugum universite yillarina kadar omrumun ilk 17 yilinin gectigi bir sehir. O yuzden ozel bir yeri var hayatimda. Kültürüne, geleneklerine bu kadar hakim olduğum bir şehir hakkında bir yazı yazayim dedim.


Sivas’a Ankara’dan dogru gidildiginde Yildizelinden gecilir, ve bu asamadan itibaren uzun ince bir yol dikkatininizi ceker. Her zaman cok fotografik gelir bana bu yol, yolun kenarlari sararmis otlarla kaplidir, ama hep otobuste oldugumdan cekemem soyle diledigimce kareler bu yoldan. Bu yol ile Sivas’lilarin en eski geleneklerinden biri olan sicak kaplicalara da gidilir. Insanlar eskiden bu kaplicaya gidip aylarca cadirda kalirdi. Deniz kulturu olmasa da Sivas’ta guclu bir kaplıca kulturu vardir. Sivas’ta uzun ince yollar sadece bu yol guzergahinda degildir, sehrin tum girislerindeki yollar uzun-incedir.

Sivas’ta ne tarım yapılır doğru düzgün, ne endüstri vardır adama benzer, biraz ticaret vardır işte o kadar. O yüzden en çok göç veren şehirlerden biridir. ABD’nin her yerinde bir Çin mahallesi olması gibi, Turkiye’nin büyük şehirlerinde de bir Sivas mahallesi vardır. (Sivaslilar bu büyük şehirlerde hemşerilik duygulariyla birbirini tutup belli meslekleri başka memleketli insanlara kaptırmaz. Hoş olmayan bir gerçektir bu. Hoş olmayan şeyler yazmayayim şimdi burada.)

Şehir merkezi düz bir ovada kurulmuştur, o yüzden bisiklet sürümüne elverişli bir şehirdir. Bu son gidişimde bisikletli sayısında yoğun bir artış gördüm. Bir de bayan bisiklet sürücüleri artsa ne hoş olur diye düşünmeden edemedim.


Sivas yeşil bir şehir değildir, ama belediyenin son yıllarındaki çabaları ile yeşil alanlar artmış. Halkın çıkıp yürüyeceği, çocukların oynayacağı bol bol park yapmış belediye.


Bir de belediye insanlarin ellerine çekirdeklerini alıp akşam üstleri yürüdükleri Istasyon caddesini genişletmiş, modernleşmiş cadde. Bol bol havuz yapmış bu cadde uzerine.


Sivas’in eski evleri vardir, duvarları saman ve toprak harciyla sıvalanmış, bahçeleri hatmi çiçekleri renklenmiş evleri.


Kapilari tahtadan.

Pencereleri işlemeli demirliklerden.


Bu evlerin çoğu şimdi demir kepçelerin emrinin altindadir, eğer hala duruyorlarsa kesin bir miras paylaşımı sorunu vardir evin çocukları arasında.


Sivas’li kadinlar yazları yun yataklarını dışarı dökerler, yıkarlar yunleri, havalandırırlar.


Sivasli kadinlar pazardan aldiklari biberleri kuruturlar pencerelerinde.


Sivas’ta yazlari yogun bir dugun trafigi yasanir. Artik dugun salonlari bu yogunlugu kaldıramaz. Bu yıl yururluge giren, yeni adetle okulların spor salonlarında plastik sandalyeler koyarak dugunlerini yapar halk:)


Bir de Sivas’in turkuleri vardir. Sivas ellerinde sazlar çalınır, Çamlıbeller bölük bölük bölünür. Hala aşık geleneğinin sürdüğü kahveler vardır. Ozellikle Alevi kulturun etkisi ile deyişlerin beşiğidir Sivas. Sözleri cok derin türküleri vardir Sivas'in. Cok fazla goc verdiginden sehir, turkulerde gurbet kelimesi bolca gecer. Bir de Sivas'in sogugu- karı çetin geçtiğinden kar üstüne de türkü sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. (Örnek: "Sıladan gurbete neden kaçılır, Ağlar gözlerimden yaşlar saçılır, karlar erir gider yollar açılır, gel bizim ellere gör beni beni")


Benim sevdigim başka bir Sivas türküsü de şöyledir:
"Siyah saclarinda hatem yüzlerin,
Garip bülbül gibi zareler beni,
Hilal ebrularin ahu gözlerin
Tığ'ı sevda ile yaralar beni, ..... Feyzullah Çınar"

Bir de Pir Sultan Abdal'dan bir şiir
"ötme bülbül ötme, şen değil bağım
dost senin derdinden ben yana yana
tükendi fitilim eridi yagim
dost senin derdinden ben yana yana

deryadan bölünmüs sellere döndüm
ateşi kararmis küllere döndüm
vakitsiz açilmis güllere döndüm
dost senin derdinden ben yana yana "

Böyle bir yazıya nasıl bir son fotoğraf uygun olurdu bilmem, ama ben Sivas serime otobus bekleyen bir aile ile veda ediyorum.

Böylece memleketime yaptığım ve yapacağım en büyük kıyak olan bu yazıyı bitiriyorum. Bu yazıda Sivas'la ilgili herhangi bir kötü yan yansıtılmamıştır:) Tüm fotoğraflar nurvenur'undur.

6 comments:

tayfun said...

Harika bir Sivas tanitimi olmus :)

Fotograflar cok guzel. Daha iyi olamazdi bir sehir hikayesi.

nurvenur said...

Cok tesekkurler Tayfun. Sivas'ta gezerken aklimda bu yazi vardi hep. Nasil fotograflar ceksem de anlatsam sehri diye. Blogumda paylassam Sivas'i diye. Boyle fotograflar ve boyle bir yazi cikti sonucta. Begenmene sevindim:)

Moonshine said...

Bu guzel Sivas turu icin tesekkur ederiz. Fotograflar gercekten de harika.

Sivas'la en buyuk bagimiz yillarca ailemizin bir parcasi olarak yasayan, bebekliginden beri bizimle olan Sivas-Kangal kopegimiz Safir'di :) gitmeyi, gormeyi cok isterim bir gun oralari.

nurvenur said...

Aslinda bir tane de Kangal kopek fotografim vardi da onu koymaktan son anda vazgecmistim, bilseydim senin boyle bir bagin oldugunu onu da koyardim:)

kara said...

çok güzel bir yazı olmuş bu, fotoğraflarla birlikte çok etkileyici.

ben de ne zamandır amasya için yapmak istiyorum böyle birşey ama bakalım ne zaman :)

şehirlerden bahsetmişken, new york'a geldiğini yazmışsın. eğer ali baba dışında bir tüyo istersen yaz mutlaka. (evet, ben üç elma'dan geliyorum, bir iade-i ziyaret yapayım istemiştim :)

selam.

nurvenur said...

Ne iyi ettin de iade-i ziyaret yaptin. Yazimi begenmene sevindim. Bu tur bir yazinin Amasya versiyonu da cok zevkli okunur, firsat bulunca yazin derim.

NY icin de tum tuyolara acigim, hicbir turist attraction pointine ugramadan normal bir New Yoklu gibi 3 gun gecirmek istiyorum. Kaliteli muzik veya diger aktiviler ilginc olabilir. nurvenur@yahoo.com'a da atabilirsin. Simdiden tesekkurler tum tuyolar icin.