ayse teyze cirt....

Kendimi bildim bileli camasir yikamak en buyuk hobim degil. Kucuklugumde camasir makinemiz yoktu. Camasir yikamak icin soba yakip su isitmak, beyazlari soda ve camasir suyu ile islatip bir saat bekletmek, sonra bu beyazlari oturup citilemek, beyazlarin tam beyaz olmasi(sanki tam beyaz olmasa bizim aileyi avrupa birligine almayacaklardi) icin bir de sodali suda kaynatmak gerekirdi. (Turkiye'de sararan beyaz giymek ne buyuk bir komplekstir tanrim!!) Sonra bu kaynamis beyazlari, tokaclamak gerekirdi. Renkliler icin ise ayri bir prosedur vardi. Renklileri citiledikten sonra direk tokaclayip legenlerde cignedigimizi hatirliyorum. Tum camasirlari durulayip sıktıktan sonra(ki sırf bu islem bile cok yorucu geliyor bana), camasırlar serilmeye hazırdı. Sonra camasirlarin kuruduktan sonra bir de toplama faslı vardı. Bu durum yaz aylari icin kolay, kıs ayları icin oldukca zahmetliydi. Sivas cok soguk bir memleket oldugundan tum camasırlar buz tutar, biz de bu camasırları sobanın yanına sırasıyla sererdik. Sobanin yanina serdigimiz bembeyaz camasirlari bazen unutup beyaz gomlegin tam ortasinda bir yaniga sebep oldugumuzda olurdu. Oturma odamizin heryeri ıslak camasırlarla dolu olurdu o yillar. Camasır icin tum pazarımız giderdi. Annem sabah 7'den aksam 8'e kadar hep ayaktaydı. Pazar gunu(hala en nefret ettigim gun- belki bu camasir seromonisinden dolayi) camasırdan cok yogun oldugumuzdan annem en kolay yemek olan sebzeli bulgur pilavindan baska birsey pisirmezdi, bulgur pilavina da tursu eslik ederdi genelde. Bu yemek bana hala camasir gunlerini hatirlatir. Ertesi gun ellerimizi citilemekten yara olmus bir vaziyette bulurduk.


Bu yillari merdaneli camasir makinesi almamiz, biraz kolaylastirmisti. Ama bu makine ile bile tum gun camasira gidiyordu. Sonralari otomatik camasir makinesi girdi hayatimiza ve annem pazar gunu degil kafasi estiginde camasir yikamaya basladi. (Bu ilk iki paragraftan 50 yasinda falan oldugum sanilmasin:) )


Ailem otomatik makineyle rahata kavussa da, benim hayatimda 17 yasindan sonra ilk cileli donem yine basladi. Universiteyi kazanip yurda yerlesince legenler hayatima yeniden girdi. Sadece kendi kiyafetlerim bile olsa nefret ettigim citileme donemine geri dondum. Allahtan tokaclama olayi yoktu yurtta. Beyazlar icin camasir sulari kullanip, kotlari fircaliyorduk. Bizim yurda haftada 3 kez sicak su verilirdi. Bu verilisler de 3'er saatten ibaretti. 400 kizin kaldigi bir yurda toplam 9 saat sicak su verilmesi, biz kizlari camasir odasinda birlestirirdi. Muthis bir gurultu, bir ugultu, renk renk kucuk legen doldururdu kucuk camasir odasini. Camasir odasinda tum musluklar onceden kapilir, gec gelenler musluklardan cok otelerde camasirlarini yikamak zorunda kalirdi. Ama yurttaki camasir yikama gunleri biraz daha eglenceliydi. Tanidigimiz kizlarla camasir yikarken uzun uzun konusurduk. Ya da yanimizdakini hic tanimasak da orada tanisip yeni bir arkadaslik kurardik. Tabii ilk bes dakikadan sonra tum ozel hayatimizin ayrtintilari ortaya serilirdi. Gorece eglenceli olmasina ragmen ben ayda bir camasir yikardim yine de, herseyi biriktirip kendimi psikolojik olarak camasir yikama gunume hazirlardim. O kadar camasiri yikamak yine oldurucu bir surec ve okula yine citileme sonucu olusan yaralarla gitmek demekti. (Biraz Kemalettin Tugcu demogojisi oldu, sizi aglatmayi istememistim sevgili okur:) ) Neyse bu camasirlari, camasir kurutma odasina sererdik. Ben 2. siniftayken, tureyen camasir hirsizlari (akliniza gelebilecek her turlu camasiri calan ogrenci kizlar) ile camasirlarimizi odamizdaki ranzalarin demirlerine asmaya baslamistik. O su verilen 3 gun odaya girince, 8 kizdan birinin kesin camasir yikamasindan dolayi, cocuklugumdaki gibi yine etrafi bir camasir kokusu almis olurdu. Ben okulu bitirmeye yakin her aksam 3 saat sicak su verimeye baslamislardi. Boylece banyo ve camasir mekani bulma sorunu azalmisti. (Bu yurt anisi bana cep telefonsuz zamanda kizlar yurdunda telefon beklemenin onulmaz cilesini hatirlatti, bir baska zaman da onu anlatayim.)

Neyse okul bitti, ilk evimi tuttum, kendi kazandigim para ile ilk is camasir makinesi almadim tabii. Insan universitede ogrenciyken, para kazanmaya baslayinca sunu alacagim bunu alacagim diye uzun bir liste yapiyor. O listenin icine camasir makinesini koymamisim. Bir yil daha elimde camasir yikadim. Ta kii bir gun cildirip, camasirlari yarida birakip, sitenin karsisindaki elektronik esya satan magazadan otomatik camasir makinemi alana kadar. O ani hic unutmam.

Camasir cilem o makineyi almakla bitmedi maalesef. Hayatima ABD'de devam ettirme karari verip buralara geldikten sonra camasir yine bir soruna donustu benim icin. Simdi bu ABD'nin evlerinde camasir makinesi yok. Yani cogu insanin evinde makine yok. Zenginlerin evinde var sadece. Diger halk da, camasir yikamak icin otomatik camasir makineleri ve kurutucular ile doldurulmus camasirhanelere gidiyor. Camasir yikama olayini yine planlamam lazim yani. Insanlar camasirlarini kocaman legenlere doldurup camasirhanelerin yolunu tutuyor. Buradaki hayatin bir parcasi camasirhaneler, yasam tarzi burada boyle. Bu camasirhane kulturu, Turkiyede iken izledigim Amerikan filmlerinde neden insanlarin camasirhaneye gittigini anlayamadigim gunleri bir bir aydinliga kavusturdu.


Bu camasirhanelerde once camasir makinesine camasirlarinizi dolduruyorsunuz.(Yukaridaki fotoda kapaklari acik olan antik makineler) Bu makineler genelde fi tarihinden kalmis. Program falan secemiyorsunuz. Bir tek suyun sicakligini secebiliyorsunuz. Toplam camasir yıkama suresi 30 dakika ki buna durulama ve cevirip camasırlari sularindan sıkma sureleri de dahil. Boyle olunca ne lekeler gidiyor, ne beyazlar beyaz oluyor. (Annemin sodayla camasir kaynatmasini, oturup bu camasirhanedeki insanlara anlatsam ortadan catlayabilirler herhalde.) Bizim camasir makineleri gibi 3 saat beyazlar yikanmiyor yani. Oyle bembeyaz corap elde etme dertleri yok adamlarin. Herhalde gunumuz dunyasinda camasir makineleri konusunda bu kadar geri olan baska bir ulke yok. Yas camasirlar sonra alinip yarim saat- kirk dakika kurutma makinesine atiliyor. Bu da cekmeyen hicbir camasiriniz kalmamasi demek. Kurutma makinesinden alinan camasirlar genelde camasirhanede katlanilip getirdiginiz plastik legene yerlestiriliyor. Boylece neredeyse bir-bucuk saati bulan camasir yikama sureciniz bitiyor.


Durum camasir biriktirip 10 dakikalik uzakliktaki camasirhaneye, elimde camasir legenleri, deterjanlar ile gitmeye gelince benim camasir yikama olayim yine ayda bire indi. Bu gidisler tamamen cileli bir surec benim icin. Ozellikle arabam olmadigi zamanlar bir de otobuse binip giderdim, otobus kacinca otobusun gelmesini bekle falan. Tam bir basagrisi yani. Her neyse gecen sefer gittigimde elime makine alip biraz fotograf cekeyim dedim. Bu yazinin amaci da bu kontekstin disinda anlamsiz kacacak bu 3 fotografi koymakti iste. Diger bir ilham kaynagim benim eve yakin bir camasirhanede(bu camasirhanedeki makineler 1920'li yillardan kaldigi icin pek gitmiyorum oraya) calisan 75 yasinda bir amca. Bu amca tam 50 yildir restoranlarin gonderdigi camasirlari bu makinelerde yikayip, onlari bekleyip ve bu camasirlari katlayarak hayatini gecindiriyor, hem de hergun. Gun boyu adami camasir katlarken goruyorum ve dunyada ne kadar farkli hayat hikayeleri oldugunu dusunuyorum. Sonra doktora ogrenciliginin dunyanin en kotu isi olmadigini dusunup calismalarima geri donuyorum.

Bir camasir hikayesi de burada bitiyor.

7 comments:

Moonshine said...

Nurvenur,

Camasir konusundaki butun sikayetlerine can-i gonulden katiliyorum. Bir ulkede bu kadar basit bir sey bu kadar mi ilkel yollardan halledilir? Benim icin de maalesef camasir gunleri bir kabus gibi:( Ustelik de cok titizim ve herkesin camasirini yikadigi yerde yikamak zorunda kalmak inanilmaz tiksindiriyor beni bazen. Ama napalim elden ne gelir. Bazen sirf camasir yikamamak icin yeni iccamasiri satin aldigim bile olmustur! (Abartmiyorum)

Dua edelim en yakinz amanda camasir makineli birer evimiz olsun :)

Sevgiler

Moonie

Jamini said...

Off! Harbi çok fenaymış.Gerçi Avusturyada da evde kalan öğrenciler (haftasonları yurtta kalan arkadaşlarını ziyaret edip orada yıkıyorlar çamaşırlarını...en azından benimkiler öyle yapıyor :D) için durum aşağı yukarı aynı , burada USA daki gibi büyük çamaşırhaneler değilde Türkiyedekine benzer küçük kuru temizlemeciler var.Gerçi ben yurtta kaldığım için hiç bu dükkanları ziyaret etmedim...

50 cent e bütün çamaşırlarımı istediğin program da ultra modern Waschmaschine lerde yıkıyorum,onlar benim yerime çitiliyorlar (beyazlar karbeyaz,siyahlar kap kara oluyor) sonra bir 50 liliğe de Kaiser Trockernmaschine da kurutuouyorum onları...dünyalar hep benim oluyor tabii...

nurvenur said...

Avrupa'daki modernlik ve teknolojideki gelismislik maalesef ABD'de yok sevgili Jamini. Hem de o kadar ucuz fiata. Birak camasir makinelerini, bir otobusleri falan gorsen burasi mi dunyayi yoneten ulke dersin?

Kar beyazi gunler Avusturya'ya..

Jamini said...

Aslında bu çamaşır konusunu hiç uzatmak istemezdim ama dün yazdıklarımda birazcık yanlışlık olduğunu bugün yaptığım kontrollü deneyler sonucunda farkettiğim için bu iletiyi girmek durumundayım.

Avusturyada da çamaşırhaneler var.(Almanyada da varmış.İtalya ve İspanya,Fransada da.İsviçre için ise henüz tam bir kesinlik söz konusu değil.) Ama gözden uzak gönülden ırak yerlerde.Bugün Viyanadan,Salzburgdan,Tirol dan gelen arkadaşlarıma bu konu üzerine düşünülmüş bir kaç ciddi soru yönelttiğimde onlardan aşağı yukarı benzer cavaplar aldım, "şehrin genellikle az kazanan yada çoğunlukla bekarların kaldığı kısımlarında çamaşırhaneler mevcutmuş"

Tabi her nekadar ben güvendiğim çocuklardan bu cevapları alsam da ; yıllardır aldığım analitik eğitimin bana kazandırmış olduğu çılgın şüphecilikle,üşenmedim,bizzat olayı yerinde tehkik etmek amacıyla, şehrin şimdiye değin pek gitmeye luzüm görmediğim yerlerine bisiklet sürdüm,ve böyle bir kaç mekanı keşfettim.Hatta içeri girip tarifileri filan da öğrendim.

Her,yarım saatlik yıkama için 50 cent ödeniyor.Yani 3 saat için 3 € gibi.Kurutma içinde aynı prensip gerçerli.Bide şunu farkettim mekanlar Usa dakiler kadar kocaman değil.Öyle içerde sıcak bir ortam da yok.Tipik Sterischerbösertraum gibi yerler.

Mit freundlichen Glück auf !

nurvenur said...

Merhaba Jamini,
En azindan senin yurdunda camasir makinesi varmis.Bu kiyida kosede kalmis yerlere gitmen gerekmiyormus, ozellikle elinde camasirlar ve deterjenlarla buralara gitmek korkunc olurdu. Bu camasirhaneler Turkiye'de de boyledir. Cok nadirdir ve genelde askerler ve bekar ogrenciler kullanir. Avrupa'da ve Turkiye'de evde kalan insanlarin kendine ait makineleri var, bizim gibi cile cekmiyorlar.

ABD'de aslinda her kose basinda bir camasirhane bulunabilir, apartman komplekslerinin kendine ait camasir makineleri var. Bunlar cok kotu yikadiklarindan, ben tutup uzak bir camasirhaneye gidiyorum ve boyle cileler cekiyorum. Bizim burada da camasir makinesi 1.75$, kurutma da 1.25$. Hemen hemen sizin orayla ayni.

Bu arada Jamini, benim gercekten "Sterischerbösertraum" kelimesini anladigimi mi dusunuyorsun? Veya "Mit freundlichen Glück auf !". Bunu tahmin edebilirim, "arkadasca selamlarimla" gibi birsey, ama diger kelime sinirlarimi zorluyor:)

Sana da "Mit freundlichen Glück auf !":)

Jamini said...

"Sterischerbösertraum" uydurma bir kelime,hızlı yazarken doğaçlama olmuş.Heralde anlamını "sterisch tarzı kötü düş" diye çevirebilirim.

Glück auf ! 'şansın açık olsun' anlamında kullanılıyor.Benim üniverstimde çok yaygın bir deyim.Eski binanın kapısın üzerinde de yazıyor.Ayrıca her profesör derse başlamadan önce 'Glück auf ! sevigili baylar ve bayanlar" diye başlıyor.Keza bitirirken böyle "Glück auf....iyi günler cümleleri"

diğer yandan formel bir mektup yazdığımızda bir profesörümüze yada meslektaşımıza mektubu "mit freundlichen grüße" arkadaşca yada dostça selamlarım la değilde ....Glück auf ! ile bitiriyoruz.

Bende öylesine yazmıştım işte.Babama bile öyle yazıyorum,çok havalı oluyor , hatta geçen gün kız arkadaşıma bile böyle yazdım.(kendisi 1 üst katta oturuyor :D..)

Yani kısacası mesafe tanımıyorum.

Glück auf Lousville Kentucky !

A. Murat Eren said...

:))