araf

Herkesler Ask'tan konusurken ben Araf'tan bahsedeyim. Ya da Ingilizce ismiyle 'The Saint of Incipient Insanities' den.



Bu kitabin cok populer oldugu yillari hatirliyorum. Herkesin elinde cikolata kapli bir kitap vardi yine. Ve yine sevenler sevmeyenler kamplasmisti. Nedense o zamanlar cok bir istek duymamistim bu kitabi okumak icin. Bu yaz bir arkadasim ben sevmedim ama belki sen seversin, kendinden birseyler bulabilirsin dedi. Ben de hadi kutuphaneden alip okuyayim dedim.

Herhalde kitabi ciktigi yillarda degil de simdi okumam gerekiyormus. Benim de ulkemi degisitirmem, ABD'ye doktora yapmaya gelmem gerekiyormus. Omer gibi capkin mi capkin bir arkadasimin, Abed gibi sinirli elestirel bir Tunus'lu arkadasimin, Allegre gibi gonullu islerde gonulluce calisan arkadaslarimin, farkli dinleri icigine cicigine kadar arastiran spirutuel arkadaslarimin, Meksika asilli arkadaslarimin, Gail gibi vegan arkadaslarimin, Debra gibi lezbiyen arkadaslarimin, mahallemde bir surgu arabasiyla dolasan neredeyse hergun gordugum evsiz birinin olmasi gerekiyormus. Hatta, Boston'u bile gormus olmam gerekiyormus, T'ye binmem, Huntington Av. uzerinde zaman gecirmem, Boston'da Omer'lerin kaldigi gibi bir evde kalip kucagimda kedi bile sevmem gerekiyormus. Benim bu kitabi simdi okumam gerekiyormus, kendimle ve cevremdekilerle iliskilendirmek icin. Belki 4 yil once Turkce'sini Ankara'da okusaymisim, Odtu'de gecen kisim haricinde, cok da kendimle ve cevremdekilerle iliskilendirmezdim bu kitabi, kurgusunu cok siradan bulabilirdim.

Kitabi Ingilizcesinden okudum efendim ve Elif Safak yuzunden yine ingilizce sozcuklerin anlamlarina bakmak zorunda kaldim. Uzun zamandir sozluk almiyordum elime. Ingilizcesini fazlasiyla kiskandim bu kitabinda. Baba ve Pic'in Ingilizcesinde bu kadar edebiyat yapmamisti, bu kadar farkli kelimeler kullanmamisti. Sadece Ingilizce degil, Ispanyolca ve Arapca bilgisini de konusturmus Elif Safak. Benim gibi, sol beyni sag beynine gore daha iyi calisan, ve Ingilizce'yi bile hala sular seller gibi konusamayan bir muhendisi, bu cok dil bilme ozelligi acayip kiskandiriyor.

Abed'in kendi dilindeki atasozleri ve deyimleri Ingilizce'ye cevirmesi bana kendimi hatirlatti. Ilk yil ozellikle bazi Turkce deyimleri kullanmak isterdim yeri geldiginde. Ingilizcesini bilmezdim. Turkce'de soyle bir soz vardir deyip cevirmeye calisirken de 'o an'i kaybetmis olurdum. Sonra cevirmekten vazgectim, ceviri deyimler hicbir zaman cuk diye oturmuyor yerine. ( "cuk diye oturmak" gelde cevir Ingilizce'ye bakalim :) )


Elif Safak, Amerika'daki farkli hayatlari cok guzel incelemis. Bu kadar farkli insanin icine girdi mi, benzer deneyimleri oldu mu, okuduklarindan mi etkilendi, yoksa arkadaslarinin deneyimlerinden mi yola cikti bilinmez. Ben de cok farkli insanla tanistim burada, ama yemek sorunlari olan kadainlari henuz tanimadim mesela. Sanirim Kadin Haklari konusunda bir merkezde bir sure calistigindan bu kadar farkli kadin profiline eristi. Kitapta da bas kahramanlarimiz erkek olmasina ragmen buram buram bir kadin ruhu tasiyordu kitaptan. Kitaptaki teyzeler ve Allegre'nin yasami da biraz Baba ve Pic'teki teyzeleri hatirlatiyordu.

Elif Safak'i yine Rock, Metal bilgisinden dolayi tebrik ediyorum. Omer'in dinledigi gruplari ve sarkilari cok yerinde kullanmis. Benim muzik tarzim olmadigindan cogu grubu bilmisligim yok. Yalnizca Portishead'in Only You'sunu biliyordum.


Only You - Portishead

Kitabi okuduktan sonra, baskalari ne demis diye bakindim biraz, genelde herkes takintili bir sekilde "neden kitap ingilizce yazilmis"'a takilmis. Ben bu kitabin ozellikle Turkler icin yazildigini dusunmedim. Yazar, farkli gecmislerden gelen insanlari birlestirmis ve onlarin da kitapta kendilerinden birseyler bulmasini istemis. Ve kitabi sanildigi uzerine Turk okuruna gore hazirlamamis. O yuzden Turkiye'den okuyup da ne kadar zuppe kendi dilinde yazmiyor diyenleri anlayissiz buluyorum. Yine Turkiye'den okuyup sevmeyenleri anliyorum, kendileriyle ozdeslestiremediklerinden sevmemis olabilirler. Ben de Elif Safak'in en guzel kitabi diyemem, (bence en guzeli Mahremdi), ama kendimden birseyler buldugumdan ve biraz belgeselimsi bir tad aldigimdan okurken hoslandim diyebilirim.

Elif Safak'in kitaplarinda soyle birsey yapmak geciyor icimden, alip tum gereksiz, ise yaramayan cumleleri atip, ortaya kitabin yarisi kadar, daha oz bir kitap cikarmak. Ozellikle yine son 50 sayfasi cok gereksizdi. Bu son 50 sayfa kurgu acisindan Baba ve Pic'le cok fazla ortak nokta icermekteydi. Dugum karakterlerinin birinin Istanbul'a gelisi ve burada gelisenler ve Istanbul tahlili. Abed'in annesi Zahra'nin Boston'a gelisi de kitaba birsey katmamisti. Hangi Fas'li annesine ismiyle hitap ediyor, o da ayri bir merak konum oldu. Zahra'nin gelisiyle geleneksel Elif Safak ogesi olar cinlerin kitaptaki yeri de cok siritmisti. Sanirim Elif Safak'in da tam yureginin ustune baski yapan bir cin'i var. Ve bu cin, eger kitaplarinda kendinden ve arkadaslarindan bahsedilmezse cok fena baski yapiyor Elif Safak'a. Elif Safak'da sagolsun her kitabindan cin'lere yer veriyor. Egzotik olmaya calisiyor sanirim.

Bu arada, Ingilizce baskisinin on yuzunde Ortakoy camii ve bogaz koprusu var, arka yuzunde Boston fotograflari var. Turkce baskida da bilindigi uzere, cikolatalara uzanan bir kasik var. Iki baski da insani cok dusundurmuyor, icindeki tum kahramanlari cok yansitmiyor. Sadece Gail'i cok yuzeysel olarak yansitiyor kapaklar. Bence Elif Safak, cinlerine istasareye gecip, su kapak tasarlama isini bir sekilde duzeltmeli. Yoksa daha cok elestirilecek sig kapak tasarimlari ile.

Bir de kitapta en cok hosuma giden bolum Gail'in universiteye basladigi yildi, sonra onun gonul abla mektuplari geldi ki onlar da cok hostu. Cok icten ve guzel bir bolumdu, kitabin devaminda oraya tekrar donulecegini sandim umutla, ama o oyku cok yarim kaldi. Kitaptaki devamlilik biraz sorunlu bana gore.

Bir de kitapta Gail'in kedilerinin adi "West" and "The Rest" idi. Ses uyumu cok hos. Turkce'ye bu kedi isimleri nasil cevrilmis acaba merak ettim. Tabii West'e bu kadar yalakalik yapan "The Rest" de guzel metafor olmus. Digerlerinin batiya olan karsiliksiz sevdasi, ne soylenebilir ki...

Kitap'in son sayfasindan bir satir:

"kim gerçek yabancı- bir ülkede yaşayıp başka bir yere ait olduğunu bilen mi yoksa kendi ülkesinde bir yabancı hayatı sürüp, ait olacak başka bir yeri de olmayan mı? "


Sonsoz: Amerika'da doktora yapiyorsaniz ve hala okumadiysaniz siddetle tavsiye ederim. Turkiye'de ve okumadiysaniz, farkli tur insanlarin ayni cati altinda buralarda cok kolaylikla bir araya geldigini ve tum karakterlerin gercek hayattan bire bir karsiliklarinin oldugunu garaanti ederim. Eminim biryerlerde bir zamanlar kendinizi yabanci hissettiyseniz, siz de seversiniz bu kitabi bir sekilde.

2 comments:

selen said...

Kitabi birkac sene once Turkiye'deyken okumustum ve cok sevmistim. Karakterler, kurgusu, metne ekledigi sarkilar, mekan.. okurken hem devami merak ederek hem de kitap bitsin istemeyerek carpisan duygular icinde okudum. kedilerin adini nasil cevirmisti hatirlamiyorum. merak ettim simdi ama kitap Turkiye'de kaldi :) Bir de bu kitabin benim icin hatirasi farkli cunku tam bu kitabi okurken, cantamda tasiyordum, bir restoranda Elif Safak ile karsilastim. Gidip kitabi imzalatmistim. Duruluguna, sadeligine hayran olmustum. Yanindaki insanlar sasirmisti, Elif Safak'i gorunce kitabi bir yerlerden gidip aldim filan sanan olmustu. `Nerden buldunuz kitabi` diye sormustu masadaki birisi. `Eeee, okuyorum, yanimdaydi!!`

Ingilizcesini de okumak istedim bir an. En kisa zamanda okuyabilirim umarim :)

nurvenur said...

Merhaba ZSA,
Ne kadar guzel bir yorum yazmissin. Simdi kiskandim seni, kitabi okurken Elif Safak'i gorebildin ve kitabi imazalattin diye. Cok degerli bir kitap olmustur onun imzasiyla birlikte.

Eger zamanin olursa ingilizcesini okumani oneririm. Hem Amerika'ya geldikten sonra okumak cok farkli hissettiriyor insani. Kendinden daha fazla sey bulabilecegine eminim.

Sevgiler